29 Eylül 2009 Salı

CSKA Moskova vs. Beşiktaş

Beşiktaş için belki de sezonun en önemli maçına bir günden az bir süre kaldı.Lige yaptığı kötü başlangıcın ardından değil şampiyonluk ilk ikiye girmeyi bile çok çok zora sokan Beşiktaş,Şampiyonlar Ligi B Grubu'nda 2.maçında kendisi gibi zor günler geçiren CSKA Moskova ile karşılacak.
Grupta Beşiktaş gibi ilk maçını kaybeden CSKA yaklaşık 20 gün önce teknik direktörlüğe Zico yerine J.Ramos'u getirmişti.Ligde Ramos yönetiminde ilk 2 maçını kazanan Rus ekibi,geçtiğimiz hafta sonunda Zenit'e 2-0 mağlup olurken oynadığı futbolla da eleştirilmişti.Grupta ise deplasmanda Wolfsburg'a Grafite'nin biri penaltıdan üç golüyle mağlup oldular.
Grupta her ne kadar şu an için konuşmak erken olsa da bu iki takımın Wolfsburg'a göre 2.lik yolunda dezavantajlı olduğunu söyleyebiliriz.O açıdan bu maçın önemi bir anlamda grup sonuncusu olmamak,yani en azından yoluna UEFA Avrupa Ligi'nde devam etmek anlamına geliyor olabilir.
Beşiktaş için ilk bakışta Devler Ligi'nde Lucescu dönemi hariç deplasmanda puanı bile olmadığı düşünülürse beraberlik iyi bir sonuç olarak görülebilir.Ben de grupta Beşiktaş'ın hedefinin Man Utd'den 1,CSKA ve Wolfsburg'dan 4'er puan almak olması gerektiğini düşünüyordum,ilk maçtaki yenilginin ardından gelebilecek ekstra bir puandan olduk ve bunu kapatabilmek için Moskova'dan mutlaka en az bir puanla dönmemiz gerekiyor.
CSKA'nın çok iyi durumda olmadığını,Vagner Love ve bence en önemlisi Zhirkov'u kaybettiğini düşünürsek,Beşiktaş'ın kadro kalitesi anlamında Moskova temsilcisinden kötü olmadığını düşünüyorum.Ancak tabi Beşiktaş da hiç iyi günler geçirmiyor.Ligde bu hafta maç yapmayan Beşiktaş 10 gündür dinleniyor ve akıllarda sadece bu maç var.Eğer sıkça kadro seçimi ve oyuncu değişikliklerinden dolayı eleştirmeme rağmen,motivasyon ve takımı hedefe hazırlama açısından çok başarılı bulduğum Mustafa Denizli takımı gerektiği gibi rahatlatıp maçın havasına soktuysa puan almak için çok da büyük sürprizlere gerek yok.
CSKA'nın hücum hattı tehlikeli gözükse de savunması için aynı şeyi söylemek çok zor, savunma oyuncularının çok ağır oyunculardan kurulu olması deplasmanda bizim işimize yarayacak önemli bir faktör.Bunu düşünerek Beşiktaş'ın özellikle ileri üçlünün kanatlarında oynayacak oyuncuları mümkün olduğunca hızlı ve kaleye direkt gidebilen oyunculardan seçmesini gerektiğini düşünüyorum.Bu açıdan Tello,Yusuf,Nihat gibi oyuncuların yerine S.Özkan,Holosko,Ekrem üçlüsünden ikisinin oynaması doğru olacaktır.Ortasahada ise son üç maçın aksine kesinlikle Ernst'in yanında Fink oynamalı.Takımın direncini yükseltmek ve oyunun temposunu elimizde tutabilmek için bence bu şart.
Rusya'ya 20 kişilik bir kadroyla giden Beşiktaş'ta kadrodan çıkarılacak iki isimden ilki İ.Toraman oldu.Henüz sakatlığını tam olarak atlatamayan ve maç eksiği bulunan Toraman'ın oynamaması sürpriz değil,diğer oyuncunun ise ya forvetlerden biri ya da Uğur olacağını tahmin ediyorum.Endişem ise bu ismin takımın tartışmasız sol beki olması gerektiğini düşündüğüm İsmail Köybaşı olma ihtimali.
CSKA Moskova'ya gelince muhtemelen tek santrfor olarak D.Kiev'den kiralanan genç Brezilyalı Guilherme oynayacak,arkalarında ise Krasic-Dzagoev-Mark Gonzales'ten kurulu bir üçlü olacak.Bu dört isim arasında Dzagoev Rus ekibinin gelecekteki en büyük yıldız adayı olarak gösteriliyor ancak benim en çekindiğim isimlerin başında Krasic var.Bu oyuncuların dışında ise bence sadece kaleci Akinfeev önemli bir isim.
Bu maçta alınacak bir puanın hem kulübün biraz olsun rahatlamasını sağlayacağı ve grup üçüncülüğü için önemli bir adım olacak olmasının dışında,hazır CSKA'yı bu şekilde yakalamışken neden galibiyet olmasın diye de düşünmüyor değilim.Galibiyet halinde hem 2.lik yolunda avantaj yakalmış olacağız hem de sezon başından beri esen kara bulutlar dağılacak ve takımın kendine gelmesi için uygun bir ortam yakalanmış olacak.
Mustafa Denizli'nin yine taraftarlara sürpriz yaşatacak tercihler yapmaması ve G.Saray maçında Rüştü'nün yaptığına benzer akıl almaz bireysel hatalar yapmamamız halinde CSKA karşısında kaybedeceğimizi düşünmüyorum.Takımların oyun karakterleri ve Şampiyonlar Ligi'nin genel yapısı düşünüldüğünde öne geçmemiz halinde bu skoru korumamız çok yüksek bir ihtimal olarak gözüküyor,ancak tabi aynı şey CSKA için de geçerli.Oyunun berabere gittiği anlarda deplasmanda olduğumuzu ve CSKA'nın üç puana bizden daha fazla ihtiyaç duyduğunu unutmadan ancak oyunun kontrolünü de onlara bırakmadan oynamamız halinde öne geçme fırsatları yakalayacağımıza eminim.Takımın neredeyse 1.5 aydır gol atamadığını ve bu serinin elbet bir yerde kırılacak olduğunu düşünürsek o maçın bu maçın olmaması için hiçbir sebep yok.
Savunmada Sivok-Ferrari,önlerinde de oynaması halinde Fink-Ernst ikilileri en sağlam ve güven veren hattımız oluşturuyor ve bu da bir çok Beşiktaşlının içini en azından savunma konusunda rahatlatıyor.Bir kadro tahmini yapmak gerekirse bence bu maça çıkması gereken 11 şöyle olmalı;
Hakan-İ.Kaş,Sivok,Ferrari,İsmail-Ernst,Fink,Ekrem-Holosko,Nobre,S.Özkan.

Bu 11'le hem savunmada biri hücumcu biri savunmacı diyebileceğimiz iki bekimiz,orta sahada tamamı pres yapan,alan daraltan üç oyuncumuz ve ileri üçlünün sağında ve solunda kontrataklarda çok etkili olabilecek oyuncularımız olacak.Bu kadronun çıkması halinde takım savunmasına zarar verebilecek hiç bir oyuncu olmadığı gibi,ortasahada Fink ve Ernst'in uzaktan şutlarla,Ekrem'in de yapacağı muhtemel sürpriz koşularla gol tehlikesi olabilir.Aynı şekilde İsmail de gerek S.Özkan'la yapacağı ikili oyunlarla,gerekse de Nobre'ye keseceği net ortalarla hücuma önemli katkı verebilir.
Oyunun ilerleyen dönemlerinde ise bu kadronun oyun kontrolünü ele alamadığı ya da pas yapmakta zorlandığı anlar olursa Tello ya da Tabata,maçın sonlarında mutlak gole ihtiyacımızın olması halinde de Nihat ya da Bobo oyuna girebilir.

Beşiktaş'ın belki de son dönemde bir galibiyete hatta tek bir gole hiç bu kadar ihtiyacı olmamıştı,bu kadronun gösterebileceği vasat performansın bile şu ana kadarkinden çok daha yüksek olduğuna halen inanıyorum ve Beşiktaş'ın yarın akşam CSKA Moskova'ya kaybetmeyeceğini düşünüyorum.
Golsüz geçen günlerin ...

23 Eylül 2009 Çarşamba

Atl.Madrid: Yine Olmuyor


Beşiktaş için ne zaman acaba dünyada taraftarlarını bu kadar çok üzen başka bir takım var mıdır diye düşünsem aklıma Atl.Madrid geliyor ve halimize şükrediyorum.
Atl.Madrid benim Beşiktaş'ı bir kenara bırakırsak Arsenal'den sonra en sevdiğim takım ama yıllardır taraftarlarının beklediği başarılara ulaşamıyor.
Benim Atl.Madrid'e sempati duymamın sebebi aslında biraz ilginç bir nedene dayanıyor.Yıllar önce A.Madrid'in İspanya'nın en çok şampiyon olan 3.takımı olduğunu,şampiyonluk sayısının 9 olduğunu ve kuruluş tarihinin 1903 olduğunu öğrenince kendi aklımca Beşiktaş ile Atl.Madrid arasında bir bağ kurmuştum,tam da bunu öğrendiğim sezon olan 1999-00 sezonunda A.Madrid küme düştü ve 2 sezon La Liga'dan uzak kaldı.
Atletico Madrid'e olan sempatim arttıkça kulübü biraz daha yakından incelemeye başladım ve bazı ilginç benzerliklerle daha karşılaştım.Atletico taraftarları da kendilerine halkın takımı diyorlar ve İspanya'nın en ateşli taraftar grubu olarak ön plana çıkıyorlar,belki de onlar da Beşiktaşlılar gibi takımları ne kadar başarılı olursa olsun popülerlik açısından R.Madrid ve Barcelona'nın arkasında kalacaklarını biliyorlar.
2002-03 sezonunda tekrar La Liga'ya çıkan A.Madrid uzun bir süre orta sıralarda takıldı ve bu sürede F.Torres'ten başka da parıldayan futbolcuları yoktu,sürekli transfere çok para harcıyorlar ama başarısız oluyorlardı,derken 2007'de F.Torres Liverpool'a satıldı ve takım Agüero-Forlan ikilisinin çabalarıyla ilk 4'e girerek Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı kazandı,kulüp yavaş yavaş toparlanıyordu sanki.
Ancak 2008-09 sezonunda yükselişe devam etmek şöyle dursun takım zar zor 4.olabildi,Ş.Ligi'nde ise Liverpool maçlarındaki hakem hataları yüzünden grup liderliği şansını kaçırdılar ve 2.turda Porto'ya elendiler.
Bu sezon ise şu ana kadar işler tek kelimeyle berbat gidiyor.Ş.Ligi'nde ilk maçta sahasında Rum takımı Apoel ile 0-0 berabere kalan A.Madrid,ligde de son 2-2'lik Almeira beraberliği ile 4 maç sonunda 2 puanda kaldı.
Tahminim bir teknik direktör değişikliği daha yaşayacakları yönünde.Yıllardır yüksek bir hücum gücüne sahip olan, Simao-Agüero-Maxi önlerinde de Forlan ile her takıma korku yaşatabilecek olan Atl.Madrid'in savunmasının hali ise yıllardır işler acısı.O bölgeye alınan futbolcular kim olursa olsun başarısız oluyorlar.
Barcelona'nın akıl almaz performansının dışında bu sezon R.Madrid'in de güçlenmesiyle birlikte ilk 2'ye girmesinin çok zor olduğunu düşünüyordum A.Madrid'in ama bu kadar kötü bir başlangıç da beklemiyordum.
Bence kadro kalitesi ve taraftar desteğini düşününce Sevilla,Valencia ve Villarreal gibi takımların kesinlikle önünde olması gereken bir takım Atletico Madrid.
Umarım bir an önce toparlanırlar ve 1996'dan beri şampiyonluk göremeyen taraftarlarını mutlu edebilirler.

20 Eylül 2009 Pazar

Beşiktaş 0-1 Kayserispor:Arkası Gelmez Dertlerimin...

Ligde 6.hafta geride kaldı ve Beşiktaş'ın maç başına gol ortalaması 0.5'e puan ortalaması da 1'e düştü.Kaybedilen son iki maçta fena oynamamış olan Beşiktaş bu akşam Kayserispor önünde hayal kırıklığı yarattı ve artık lige havlu attı.Bu yenilginin ardından birşeylerin düzelmesi ve işlerin tekrar lig için yoluna girmesi çok çok zor gözüküyor.
Maç öncesi tribünlerdeki hava insanın içini karartıyordu ve Beşiktaş öne geçemezse her geçen dakika yaz aylarında Kayserispor ile yaşanan problemi ve Kayserispor'un aşırı anti futbolunu da düşününce işlerin daha da olumsuz bir hale geleceği belliydi ve öyle de oldu.
Takımın iç açıcı olmayan kısır oyunu,Kayseri'nin zaman geçirmesine prim tanıyan Bünyamin Gezer'i de düşününce maçın gideceği anlaşıldı.
Aslında bu maç için bence söylenecek çok fazla bir şey yok.Daha çok Beşiktaş'ın nasıl düzeleceğini tartışmak lazım bence.Mustafa Denizli'nin gitmesinin en azından daha Şampiyonlar Ligi maçları devam ederken hiç bir yararının olmayacağını düşünüyorum ancak Denizli'nin de bazı yanlışlarını düzeltmesi gerekiyor.Sürekli değişen oyuncu tercihleri ve oyuncuların hangi mevkide oynayacaklarını bilememeleri de sorunların artmasına sebep oluyor.
Takımın kadrosunun kötü olduğunu düşünmüyorum ama birbirleriyle uyum sağlaması zor olabilecek oyuncuların aynı anda oynaması da hücumda büyük problemlere sebep oluyor.
Gelecek hafta Ankaraspor'la oynanması gereken maçın oynanmayacağını düşününce Beşiktaş'ın önündeki ilk maç 10 gün sonraki CSKA deplasmanı olacak ve o maç belki de sezonun en önemli maçı olacak.Artık tek hedef bence Şampiyonlar Ligi'nde grup sonuncusu olmamak ve bunun içinde Rusya'dan puanla dönmek gerekiyor.
Ayrıca her ne kadar fazlasıyla haketmiş olsalar da Hurma'ya ve hakeme yönelen tepkilerin yerine Demirören'e tepki ve istifa söylemleri daha erken yapılmaya başlansaydı keşke diye düşünüyorum.

15 Eylül 2009 Salı

Saldır Beşiktaş'ım Oleeeey

Zaman geçmek bilmiyor,akıllarda yine bir Şampiyonlar Ligi maçında İnönü'de bir deve karşı,Manchester United'a karşı destan yazmak var.
Şu an okuldayım ve bir an önce maç saatinin gelmesini bekliyorum,biz 32000 kartal her zamanki gibi elimizden gelenin en iyisini yapacağız,sahadaki kartalların da aynısını yapacağından kuşkum yok,varsın olsun onlar Man.Utd. olsun,biz burada Barcelona'ya top göstermeyen takım değil miyiz,Liverpool'u deviren takım değil miyiz...
Bu galibiyete çok ihtiyacımız var hadi Beşiktaş'ım güldür yüzümüzü, Saldır Beşiktaş'ım Oleeeey...

14 Eylül 2009 Pazartesi

Beşiktaş vs. Manchester Utd.

Beşiktaş tarihinde 5.kez katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde grubun açılış maçında Man. Utd. ile İnönü'de karşı karşıya gelecek.
Maç öncesi genel olarak umutlar büyük taraftar desteğine,önceki Şampiyonlar Ligi deneyimlerinde Beşiktaş'ın adet haline getirdiği en az 1 devi devirmesine ve Manchester Utd.'nin olası rehavetine bağlı gibi gözüküyor Beşiktaş cephesinde.Sezona beklenenin çok altında başlayan ve gol yollarında çok büyük bir sıkıntı çeken Beşiktaş'ın aslında Man Utd. karşısında İnönü'de de olsa kazanması hatta berabere kalması çok düşük bir ihtimal gibi görünebilir ve bu iddiadaki insanlara da karşı çıkamam ama yine de insanın aklına 2 sene önceki Liverpool maçı daha önceki Chelsea,Barcelona maçları geliyor.Beşiktaş yine maç öncesi hiç şans tanınmayan takım konumunda fakat çoğu Beşiktaşlı'da içten içe neden olmasın diye düşünüyordur.
Son oynanan Galatasaray maçını baz alırsak Beşiktaş'ın genelde derli toplu oynamasa bile daha etkili ve daha üretken olduğunu görebiliyoruz,tabii yarın gece bulduğumuz pozisyonlarda cömert davranma gibi bir lüksümüz olamaz.Ben kesinlikle Manchester Utd.'nin maçı baştan sona domine ederek Beşiktaş'a top göstermeden kazanacağını sanmıyorum,zira Beşiktaş'ın İnönü'de hiç bir maçı öyle olmadı ancak Man.Utd.'nin daha önce devirdiğimiz devlere göre daha sağlam ve daha az zayıf noktası bulunan bir takım olduğu da ortada.
Beşiktaş'ın bu grupta aslında esas önemli maçları CSKA ve Wolfsburg maçları olacak,bu maç ise dolaylı olarak Beşiktaş'ın yerine etki edecektir,mesela bana kalsa tamamı İnönü'de 9 puan yerine CSKA ve Wolfsburg'dan 4'er puan almayı tercih ederim ama takımın içinde bulunduğu durumu düşününce belki galibiyet şart değil ama Beşiktaş bir yenilgiyi daha kaldırabilecek durumda değil.
Beşiktaş'ın bu maçta taraftar desteğinin ardından bana kalırsa en büyük avantajı oyuncularının Manchester United'lı meslektaşlarına oranla daha iyi motive olacak olmaları ve kazanmayı daha çok isteyecek olmaları olacak.
Saha içine gelince de tabii ki Beşiktaş'ın mümkün olan en dirençli kadrosuyla maça başlaması lazım.Savunmada Sivok-Ferrari,önlerinde Fink-Ernst ikilileri asla bozulmaması gereken bölgeler,beklerin de olabildiğince sert ve pozisyonunu kaybetmeyen oyuncular olması gerekir ancak bu bölgede bir sıkıntımız var.Takımın bana göre en değerli oyuncularından olan İsmail yeteri kadar savunma bilincine sahip değil ve bu bölgede Ekrem de kullanılabilir(İ.Üzülmez'in oynamasını hiçbir şartta doğru bulamam),sağ bek için ise bana göre özellikle de bu tip maçlarda en iyi iş çıkaracak isim İ.Toraman ancak o da sakat.Bu durumda benzer özelliklerdeki İ.Kaş'ın kullanılması en yüksek ihtimal ancak o da tam hazır değil ve son G.Saray maçının ilk yarısında Kewell'ın kafa vurduğu pozisyonu düşününce riskli olabilir,yine de bekler için diğerlerine göre bariz bir şekilde öne çıkan oyuncularımız yok.
Ön tarafta oynayacak oyunculara gelince de şu an için banko oynamalı diye düşündüğüm tek isim Serdar Özkan-bunu söyleyeceğimi 2 hafta önce hayal bile edemezdim-.Serdar son iki maçta istekli oynuyor,ayağında gereksiz top tutmuyor ve hem kendisi pozisyon buluyor hem de arkadaşlarına hazırlıyor,Galatasaray maçında kaçırdığı goller yüzünden unutulan bir nokta Serdar'ın başlattığı tehlikelerdi ki bunların ilkinde ilk yarıda Yusuf'un Tabata'ya pasında maçın G.Saray adına en iyisi olan Sabri araya girmişti,ikinci yarıda da İsmail'e çıkardığı bir pasın devamında Yusuf'un şutunda Leo Franco'nun kurtarışı ve İ.Kaş'a çıkardığı topta da Keita'nın bölgesi olmamasına rağmen oraya yetişip açığı kapaması pozisyonların golle sonuçlanmasını engellemişti.Serdar Özkan hücumdaki bu etkilerinin yanında örneğin Yusuf ya da Tello ile kıyaslandığında savunma görevlerini de daha iyi şekilde yerine getiriyor,bu da daha çok kanatları kullanması beklenen bir İngiliz takımına karşı Serdar'ın oynamasını bir kat daha da zorunlu kılıyor.Diğer hücum oyuncuları için ise santrfor olarak şayet sakatlığını atlatmışsa tercih Nobre olmalı ancak Nobre yetişmezse Nihat,Bobo ya da Holosko'dan kim oynarsa oynasın beklediklerimizi yapması pek mümkün olmayacaktır.Ayrıca Tabata-Tello ikilisinden en az birini de kullanmamız takıın teknik gücünün artmasını sağlayacaktır.

Manchester Utd.'ye baktığımızda ise geçen sezona oranla kadro olarak güç kaybetmiş gibi dursalar da halen çok çok kaliteli bir takım olduklarını söyleyebiliriz.C.Ronaldo'nun gidişinin etkileri olduğu kesin ancak bu durum Rooney'i biraz daha ön plana çıkardı ve o da sezona muhteşem bir başlangıç yaptı.
Van Der Sar'ın eksikliğinin ise çok ciddi bir kayıp olduğunu düşünmüyorum çünkü Beşiktaş'ın çok fazla pozisyonu olmayacaktır bu da rakip kaleciye düşen işi biraz daha azaltacaktır yine de Foster'ın herhangi bir pozisyonda yapacağı olası bir haatyı bekleyeceğiz.
Man. Utd.'nin son yıllarda özellikle de deplasmanlarda zaman zaman gol bulmakta çok zorlanıp maçları 0 ya da 1 golle tamamladığını ancak kimi zamanlarda üstüste gelen gollerle farka gittiğini görüyoruz,bu daha çok Premier Lig'de geçerli olsa da Beşiktaş maçında bu faktör hesaba katılmalı bana kalırsa.Buna verilebilecek en yakın örnekler de 1-0 kaybedilen Burnley maçı ve 2.yarıda üstüste gelen gollerle 0-5 kazanılan Wigan maçı.
Eğer Manchester Utd'ı pozisyon anlamında kısır bir gününde yakalayabilirsek ki zorlu maç trafiğini düşününce rakibimizin muhtemelen en az efor sarfetmeyi planladıkları maç da bu maçtır,kalemizi gole kapayabiliriz,akıl almadık bieysel hataların olmayacağını varsayarsak,bu da puan almamızı sağlar.
Zaman zaman anlaşılamaz 11'lerle maça başlasa da bana göre Denizli'nin en büyük hataları yaptığı oyuncu değişiklikleri oluyor.Örenğin takım baskı kurmuşken bunu sağlayan hücum oyuncularından belki de en önemlisinin kenara alınması ki bunun örnekleri biraz geçmişte kalsa da geçen sezonun ilk yarısındaki Kayseri ve Bursa deplasmanları olabilir,ya da gerideyken maçı çeviremeyeceği ortada olan Holosko'yu oyuna sokması şeklinde gelişiyor.
2 sezon önceki Liverpool maçında Beşiktaş'a gerçekten akıl almaz derecede bir destek veren taraftara da tabii ki çok büyük görev düşüyor,öncelikle maçın başında hiç bir oyuncuya karşı bir protesto olmamalı ve maç içerisinde de skor ne olursa olsun destek kesilmemeli,ayrıca skorda lehimize bir kopma olmaması halinde ki Man. Utd. ile oynuyoruz böyle bir şey heralde ihtimal dışı,taraftarın maç bitti gibi düşünüp laylaylom a başlamaması gerekiyor.Ayrıca maçın ramazan ayında oynanacak olmasının taraftarın maç öncesi tüketeceği alkol oranını da nispeten düşürmesi işimize gelebilir.
Manchester Utd.'nin şansı daha yüksek olmakla birlikte benim içimden geçen sonuç 1-1'lik bir beraberlik bu maç için.
Geçen sezonki başarıların ardından tahminlerimizin bu kadar arkasında kalarak başladığımız bir sezonda Man. Utd. gibi bir deve karşı alınacak galibiyete de fazlasıya ihtiyacımız var.

Sonuç ne olursa olsun bizler için Şampiyonlar Ligi müziğini duymak bile heyecan verici olacak,sadece bizlere 2 sene sonra bu heyecanı tekrar yaşattığın için bile teşekkürler Beşiktaş'ım...

12 Eylül 2009 Cumartesi

Galatasaray 3-0 Beşiktaş:Kara Günler Geri Mi Dönüyor?

En sonda söylenecek şeyi en başta söylemek gerekirse benim bildiğim Beşiktaş daha 5.hafta olsa da bu farkı kapatamaz,kapanması için bir mucize lazım,o da zaten geçen sene olmuştu.
Maça her derbide alıştığımız şekilde anlaşılamaz tercihlerle başladı Denizli,ancak bu değişiklikler beklediğim kadar negatif bir etki yaratmadı oynadığımız oyunda.Doğru düzgün iki pas yaptığımız ilk anda zaten 1-0 geriye düşmüştük Rüştü'nün kale sahası için gelen kornerde kronik yan top hatalarından biri sebebiyle.Golden sonra ise oyunda yavaş yavaş eşitliği yakaladık arkasından da daha çok hücum eden taraf olduk.Bunda G.Saray'ın kendi yarı sahasında oynama isteği de etkili olmuş olabilir ama ben bu şekilde olduğunu düşünmüyorum.
İlk yarıda Beşiktaş'ın etkili olduğu anlarda en çok aksayan oyuncumuz hiç kuşkusuz Nihat'tı.Ayrıca Tabata da etki yaratamadı ve ikinci yarıya bu ikilinin yerine Fink-Bobo ikilisi ile başladı.
Ancak Nihat gibi Bobo da çok etkisizdi,Bobo'nun sakatlığı ne derece onu etkiledi bilemiyorum ancak oyuna girdiğine göre heralde 45 dakikayı kaldırabilecek bir durumdadır diye tahmin ediyorum.
Yine de ikinci yarıda 20 dakika boyunca maçta yine Beşiktaş üstünlüğü vardı oyun olarak ve Serdar Özkan'la 2 pozisyona girdi Beşiktaş.Ancak günün belki de en iyisi olan S.Özkan bu pozisyonları değerlendiremedi ve Rüştü'nün çok büyük hatası ile birlikte Baros'un golü geldi.
2-0'dan sonra sanırım artık beraberliğin bile imkansız olduğunu her Beşiktaşlı tahmin etmiştir.2-0'dan sonra oyuna giren Holosko'nun da hiç bir varlık gösteremeyeceği bizim için sürpriz değildi.
3.gole gelince de 80.dakikadan sonra 2 farklı yenik olduğumuz bir maçta Galatasaray gibi yetenekli hücum oyuncularına sahip bir takıma geniş alanda yakalanmamız halinde gol yemek olağan bir durum.
5.haftada Beşiktaş G.Saray'ın tam 9 puan gerisine düştü ve işlerin yolunda gitmediği de tamamen ortada.Artık Mustafa Denizli'nin şapkadan tavşanlar çıkarmak yerine belli bir şablon içinde belli oyuncularla oynaması gerekiyor.
Maç boyunca en beğendiğim isimlerde Beşiktaş'ta Ferrari ve S.Özkan,Galatasaray'da ise beklentileri de düşününce Sabri'ydi.
Beşiktaş'ın önünde çok önemli bir Manchester Utd. maçı var ve umarım camia en azından o maça kadar sakin kalmayı başarabilir ve bir bunalıma girmez.

G.Saray-Beşiktaş Maç Kadroları

Maça çok kısa bir süre kaldı ve ilk 11'ler belli oldu.Galatasaray zaten beklenen kadroyla çıkarken Beşiktaş çok ciddi değişiklikler yaptı.
Mustafa Denizli yine bir derbi maçtan önce çok sürpriz bir kadro sahaya sürdü ve Fink yedek kulübesinde olacak,yani Ernst tek başına kalacak gözüküyor ki bu bence çok büyük bir yanlış.
Bu 11'i görünce aklıma 3 ayrı diziliş geliyor,ilki geçen sezonun başında olduğu gibi 3'lü savunma oynayıp Ekrem ve İsmail'i wing back gibi kullanmak,ikincisi geri dörtlünün önünde yalnızca Ernst oynayıp en öndeki Nihat'ın arkasında Ekrem-Yusuf-Tabata-S.Özkan dörtlüsünü kullanmak ya da 4-3-3'e devam etmesi halinde ortasahayı Ekrem-Ernst-Tabata'dan oluşturup Yusuf-Nihat-S.Özkan üçlüsünü de ileride kullanmak.
Bence Denizli'nin çıkardığı bu kadro kesinlikle yanlış,maç öncesi sürekli olarak savunma yönümüzün çok kuvvetli olduğunu söylüyorduk ama Fink'in kesilmesiyle birlikte ortasahanın ortasında tek savaşçı olarak Ernst'in kalması direncimizin düşmesine sebep olacaktır.
Yedek kulübesindeki Nobre,Bobo,Holosko gibi isimler yapılacak değişikliklerin ardından etkili olmamızı sağlayabilir ama ben geri düşmemiz halinde maçı çevirmemizin zor olduğunu düşünüyorum.
Maç öncesi son yıllarda olmadığı kadar umutluydum Ali Sami Yen deplasmanından ama bu kadro ciddi şekilde umudumu azalttı,artık tek beklentim Mustafa Denizli'nin haklı çıkması...

Türkiye 63-60 İspanya

12 Dev Adam ilk grup aşamasında 3'te 3 yaptıktan sonra F Grubu'ndaki ilk maçında son 10 yılda Avrupa basketbolunda sürekli en tepede görmeye alıştığımız İspanya'yı da 63-60 yenerek Polonya'da çıktığı dördüncü maçı da kazandı.
İlk 3 maçta olduğu gibi belki de daha fazla efor sarfederek,savunmada 40 dakikanın çok büyük bir bölümünde maksimum konsantrasyonla oynayan Türkiye,turnuvanın en büyük favorisi olarak gösterilen İspanya'yı mağlup etmeyi başardı.
Zaten gruba bütün takımların önünde başlayan Türkiye bu galibiyetle birlikte çeyrek finali %99 garantiledi daha önemlisi son 2 maçta alınacak 1 galibiyet bile liderlik için yeterli olabilir,bu da çeyrek finalde biraz daha uygun bir rakiple karşılaşmamızı sağlayacak.Gerçi şu ana kadar oynadığımız oyuna bakınca pek rakip ayırt etmemize gerek yok gibi duruyor,çünkü turnuvanın en iyi basketbol oynayan takımı diyebiliriz Türkiye için Yunanistan'la birlikte.
Maçta ön plana çıkan oyunculara bakınca özellikle ilk çeyrekte takımı skorda taşıyan ve uzun süre kenarda oturduktan sonra İspanya'nın son hücumunda müthiş bir blok yapan Ömer Aşık,ilk 2 maçın en kötüsü olan Semih ve en skorer ismimiz olan Ersan diyebiliriz ama hiçbir oyuncuyu da diğerlerinden ayırmak doğru değil bence bu maç için.Yıllardır hasret kaldığımız takım oyunu ve yardımlaşma hücumda sıkıntılar çektiğimiz bir maçta bizi İspanya önünde galibiyete taşıdı.
Hücumdaki sıkıntının nedenine gelince de takımın en büyük kozu olan ve Gasol-Parker ikilisi ile birlikte turnuvanın en büyük 3 yıldızından biri olduğunu düşündüğüm Hidayet'in sadece 2 sayıda kalmasıydı.Takımın Hidayet'in fazlasıyla suskun kaldığı bir maçta aldığı galibiyet ilerisi için umutlarımızı daha da arttırmamızı sağlıyor.
Türkiye'nin gruptaki diğer 2 maçı Sırbistan ve Slovenya'ya karşı olacak ve artık Türkiye bu maçlara favori olarak çıkacak taraf olacak.
Madalyaya ulaşmak artık fazlasıyla gerçekçi bir hedefe dönüştü.

11 Eylül 2009 Cuma

G.Saray-Beşiktaş Derbisine Doğru

2009-10 sezonunun ilk derbisinde yarın Ali Sami Yen'de Galatasaray Beşiktaş'ı ağırlayacak.Maç öncesi G.Saray'ın sezona iyi başlaması,Beşiktaş'ın daha problemli taraf olması ve Ali Sami Yen'de 10 yılı aşkın süredir devam eden başarısız performansı ibreyi sarı kırmızılılara yakınlaştırıyor gibi dursa da bence Beşiktaş'ın Lucescu'lu dönemden sonra G.Saray deplasmanından puan almaya en yakın olduğu maç da bu karşılaşma olacak.
Derbi öncesi daha 4 hafta sonunda Beşiktaş hem G.Saray hem de F.Bahçe'nin 6 puan gerisine düşmüş durumda ve olası bir yenilgi şampiyonluk umutlarının daha 5.haftadan mucizelere kalmasına sebep olabilir ama benim bu maç öncesi ciddi umudum var.
Öncelikle Galatasaray şu ana kadar sezon başından beri zayıf rakiplerle oynadı ve bol gollü galibiyetlerinin çoğu bence ölçü olacak maçlarda gelmedi,buna karşılık Beşiktaş her ne kadar hazırlık maçı da olsa Lyon ve Porto gibi rakiplerle karşılaştı ve gayet iyi oynadı,daha da sevindirici ve ümitlendirici olan ise Beşiktaş'ın oyun sisteminin bu tip maçlara daha yatkın gözükmesiydi.Ayrıca kaybedilse de ilk yarısında üstün oynadığımız bir F.Bahçe maçı da var.
Galatasaray'ın hücum gücü Türkiye'nin en iyisi fakat Beşiktaş da ligin en iyi savunmasına sahip takımı.Sadece savunma oyuncularına tek tek bakıp söylemiyorum bunu,ortasahadaki Fink-Ernst ikilisi ve takımın belki de biraz fazla temkinli oynaması en azından savunmada Beşiktaş'ın problem yaşamasını engelliyor.
Derbi öncesi özellikle Beşiktaş cephesinde sakatlıklardan dolayı durumu belirsiz olan oyuncular bir hayli fazla ama yine de Rüştü,İ.Toraman,Bobo gibi isimlerin çok fazla aranacağını sanmıyorum.Bu maç için olmazsa olmaz adam ise ileri üçlü için Nobre olacaktır.En uçta ileride top tutmasını bilmeyen bir Holosko ya da oynasa bile sakat sakat oynayacak ve zaten formsuz olan bir Nihat Beşiktaş'ın G.Saray karşısında oyunu geride kabullenmek zorunda kalmasına sebep olacaktır.Ayrıca açık oyuncuları olarak da savunma yönü daha kuvvetli olan Holosko,Ekrem,S.Özkan üçlüsünden iki oyuncunun seçilmesi gerektiğini düşünüyorum.Her ne kadar çok fazla ihtimal vermesem de umarım sol bekte de İsmail oynar.
G.Saray'daki 3 sakatın içinde en önemlisi kuşkusuz Ayhan olacak.Ankaraspor maçında da görüldüğü gibi M.Topal-M.Sarp ikilisi birbirne benzer özellikte oyuncular ve bu oyunculardan biri fazla,çünkü ikisi de top kullanmada,pas alışverişlerinde Ayhan'ın gerisinde.
Beşiktaş'ta Tello,Galatasaray'da da Elano milli takımlarından çok yorgun gelecekleri için büyük ihtimalle yedek oturacaklar ancak Tabata ve Kewell bu isimlerin yokluğunu çok da fazla aratmayacaktır.Gökhan Zan'ın sakatlığı ile birlikte forma şansı bulan Emre Aşık'ın dengesiz bir faul ya da penaltı yapıp kart görme riski yüksek.
Galatasaray açısından bir dezavantaj da milli takımlara verdikleri oyuncuların hem fiziksel hem de zihinsel yorgunluğu olacak.Özellikle takımın en önemli silahı olarak gözüken Arda'nın Bosna maçında ne kadar yorgun olduğu belli oluyordu,ayrıca benim normalde çok beğendiğim bir oyuncu olan H.Balta da şu an formsuz.Arda'nın yorgunluğunu Baros'un da gol atabilmek için daha çok arkasında oynayacak oyuncuların hazırlayacağı pozisyonlara bağımlı bir forvet olmasını düşününce G.Saray'ın en tehlikeli ismi bana göre Keita olacaktır.
Beşiktaş'ta ise olmazsa olmaz şartlar var bana göre,bunlar da takım savunmasına zarar verebilecek oyuncu sayısının 1'i kesinlikle geçmemesi,sol bekte İ.Üzülmez'in oynamaması ve Mustafa Denizli'nin maç içinde yapacağı hamlelerde ciddi bir yanlış yapmaması.Bu şartların sağlanması halinde tandemde Sivok-Ferrari önlerinde de Ernst-Fink dörtlüsüyle birlikte Beşiktaş çok da fazla pozisyon vermyecektir ve 0-0 geçen her dakika bence Beşiktaş'ın galibiyet şansını yükseltecektir.
Fizik güç olarak da Beşiktaş'ın bir adım önde olduğunu düşünürsek yağmurdan dolayı ağırlaşacak bir sahada muhtemelen daha baskılı oynamak isteyecek olan ve daha teknik oyunculardan kurulu olan Galatasaray daha çok zorlanacaktır.
Son yıllarda Ali Sami Yen'de sürekli olarak hakem hatalarıyla karşılaşan Beşiktaş'ın bu maçta benzer bir sorun yaşamamasını umuyorum.
Galatasaray'ın olması gerekenden fazla favori gösteriliyor oluşu,Beşiktaş'ın sert savunması ile birlikte artık büyük maçlara daha yatkın oluşu,milli maç arasının daha çok G.Saray'ı zorlaması ve kazanmaya daha çok ihtiyacı olan takımın Beşiktaş olduğunu düşününce genel kanının aksine Beşiktaş'ın G.Saray'a kaybetmeyeceğini tahmin ediyorum.
Ayrıca ilk golü atan takım maçı çok büyük bir ihtimalle kazanır,kazanamasa bile kesinlikle kaybetmez diye düşünüyorum.

10 Eylül 2009 Perşembe

CSKA Moskova'da Juande Ramos Devri

Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki rakiplerinden CSKA Moskova'da beklenen oldu ve ligde üstüste alınan kötü sonuçların ardından Fenerbahçe'nin eski teknik direktörü Zico'nun görevine son verildi ve yerine İspanyol Juande Ramos getirildi.
Zico Fnerbahçe'deki kariyerine bakınca ligde bekleneni veremeyip,derbilerde ve Avrupa Kupaları'nda başarılı olan bir teknik adamdı bu açıdan Zico'nun ayrılması Beşiktaş için avantaj gibi görünebilir yine de ben 2.senesinde Fenerbahçe'ye oynattığı çeyrek finale rağmen teknik direktör olarak Zico'nun çok başarılı olduğunu düşünmüyorum,bu yüzden CSKA'daki bu değişkliğin Beşiktaş açısından çok hayırlı olmadığını düşünüyorum.
Juande Ramos 2005-2007 yılları arasında Sevilla'da müthiş başarılar yaşamış,üstüste 2 yıl takıma UEFA Kupası şampiyonluğu yaşatmıştı.Ayrıca Sevilla 2006-07 sezonunda La Liga'yı R.Madrid ve Barcelona'nın 2 puan arkasında tamamladı ve tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi'ne katılmıştı.Ramos'un Tottenham kariyeri ise çok başarısızdı ancak Tottenham'ın genel olarak çok istikrarsız bir takım olduğu da unutulmamalı.Geçen yıl ise 11 puan gerideki R.Madrid'i toparlayan adam olmuştu ve 2 Barcelona maçı arası takımı 18 maçta 17 galibiyete taşımıştı.Ancak şampiyonlar Ligi'nde Liverpool,daha da önemlisi ligde hem de Barnebau'daki 6 gollü Barcelona yenilgisinin ardından takımda kalması mümkün değildi.
Açıkçası ben CSKA'nın başında Zico'yu Ramos'a tercih ederdim,artık Ramos'un özellikle de ilk maçta takıma alışma problemi yaşamasını bekleyeceğiz Beşiktaşlılar olarak.

2010 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri

5-9 Eylül'de yapılan maçların ardından G.Afrika'daki Dünya Kupası'na gidecek takımlar yavaş yavaş şekillenmeye başladı.Henüz gruplarında bir tek beraberlik bile almamış olan İspanya,İngiltere ve Hollanda Avrupa'da 2010 biletini almayı garantiledi.Milli takımımız ise yine 4 günde oyandığı 2 maçın birinde takıldı ve artık şansımız mucizelere kaldı.

1.grupta son 2 maçından beraberlikle ayrılmasına rağmen Danimarka 2 maç kala zirvede ve ne kötü ihtimalle 2.olacak gibi.İsveç üstüste aldığı galibiyetlerle ikinciliğie yükseldi.Macaristan evinde 2 kritik maç kaybederek bir nevi kendi ipini çekti.Esas sürpriz ise Portekiz'in büyük ihtimalle Dünya Kupası'na katılamayacak olması.

2.grup belki de en kolay grup.İsviçre Türk asılllı Eren Derdiyok'un 80.dakikadaki golüyle Letonya'dan 1 puanla döndü ve liderlik şansı çok yüksek.Yunanistan ise Moldova'da da kazanamadı ve 2.lik için aynı puana sahip olduğu Letonya ile çekişiyor.İsrail ise artık elendi gibi.

3.grupta ise Beşiktaşlı Holosko'nun takımı Slovakya büyük bir sürprize imza atmak üzere,neredeyse lider oldular diyebiliriz.Beklendiği gibi puansız bir şekilde son sırda olan San Marino'yu saymazsak gruptaki diğer 4 takımın da 2.lik iddiası sürüyor.Benim favorim ise Slovenya.

4.grupta ise beklendiği gibi Almanya ve Rusya diğer takımlara hiç şans tanımıyor.Rusya'da oynanacak maç grubun liderini belirleyecek.

5.grupta yani millilerimizin grubunda ise işler tamamen aleyhimize gelişiyor.2 maç kala Bosna'nın 4 puan gerisindeyiz.

6.grupta İngiltere henüz puan kaybetmedi ve Capello ile birlikte şu an için 2010'da İspanya ile birlikte en iddialı takım olacak gibi gözüküyorlar Avrupa kıtasından.2.lik mücadesi ise Hırvatistan ile Ukrayna arasında ve 1 maçı eksik Ukrayna gizli 2.konumunda.

7.grupta Sırbistan büyük bi başarıya imza atmaya devam ediyor ve liderliğe çok yakın.Gerçekten çok sıkıcı ve zevksiz bir futbol oynayan Fransa ise 2.olacak gibi.Umarım baraj maçında Fransa elenir ve Domenech'in yerine başka bir teknik direktör bulurlar.

8.grupta İtalya namağlup lider.İlginçtir 2.sıradaki İrlanda da henüz mağlubiyet almadı.Bu iki takım yerlerini koruyacaklar gibi.

9.grupta da Hollanda rakiplerine büyük üstünlük kurdu ve tamamlanan grupta 8 maç sonunda en yakın rakibine tam 14 puan fark attı.Son maçta evinde 82.dakikada yediği golle Hollanda'ya kaybeden İskoçya ise 2.liği Norveç'e kaptırdı.Bir önceki elemelerde özellikle Fransa'ya yaşattığı zor anlardan sonra içimde İskoçya'ya karşı bir sempati oluşmuştu ve 3.olmalarına üzüldüm.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Bosna Hersek 1-1 Türkiye

Bosna'da alınan 1-1'lik beraberlik 2010 Dünya Kupası'na katılma şansımızı neredeyse tamamen bitirdi.Artık geriye sadece 2 maç kaldı ve Bosna halen Türkiye'nin 4 puan önünde.
Maça iyi başlayan Türkiye maçın 5.dakikasında 2.tehlikeli atağını gerçekleştirdi ve Emre Belözoğlu'nun golüyle öne geçti.Ancak bu golün ardından tecrübeli taraf olan Türkiye'nin oyunun kontrolünü ele geçirip tempoyu düşürmesini ve ortasahadaki Emre,Arda,Hamit gibi oyuncularla da bol pas yapmasını beklerken tam tersi Bosna istediği gibi oynamaya başladı.Sürekli artan bir baskı kuran Bosna'nın beraberlik golünün geleceği golün bir kaç dakika öncesinde belli olmuştu ve Salihoviç'in mükemmel frikik golüyle skora denge geldi,hemen ardından da itirazlarından dolayı Fatih Terim maçın hakemi tarafından tribünlere gönderildi.
Devre sonuna kadar da hiç etkili olamadık,son bölümde Önder akıl almaz hatalar yaptı ancak neyse ki bu pozisyonlar kalemizde golle sonuçlanmadı.
2.yarıya ise 2 değişiklikle başladı milli takım.Önder-İsmail değişikli benim beklediğim bir değişiklikti ancak bu değişikliğin ardından Ceyhun da savunmaya çekildi ve takım 3'lü defans yapmaya başladı,bu sürpriz oldu.Diğer değişiklik ise Hamit-Sercan arasında oldu.Hamit ilk 45 dakika bekleneni veremese de takım tüm hatlarıyla kötüydü ve bence Hamit bu takımda asla çıkmayacak bir isim.
2.yarıda daha istekli olan ve rakip yarı sahada görünen takım Türkiye'ydi ancak yine de 2.yarıda da iyi bir futbol oynadığımız söylenemez.Bosna takmı kaptırdığımız topların ardından kontrataklarla büyük tehlikeler yarattı ancak onlar da son vuruşlarda beceriksizlerdi.
2.yarıda ataklarda genelde sağ kanat tercih edildi ancak Gökhan Gönül 4 gün önce olduğu gibi yine etkili değildi.Arda da maçın son 15-20 dakikasına kadar istediklerini yapamadı.Benim maçta çok beğenmediğim isimlerden biri de Semih oldu.
Artık umutların tükendiği bir gerçek,matematiksel olarak 2.lik şansı devam etse de artık Türkiye'nin 2010 Dünya Kupası'na katılamayacağını sanırım söyleyebiliriz.

Türkiye 87-69 Polonya


12 Dev Adam gruptaki son maçında ev sahibi Polonya'yı 87-69 yenerek ilk grup aşamasını 3'te 3 yaparak tamamladı ve 2.tura yükseldi.Ev sahibi olan Polonya sürekli dile getirildiği gibi çok dar bir rotasyona sahipti ve elle tutulur sadece 3 oyuncuları vardı;Logan,Lampe ve Gortat.
İlk 2 maçta yüksek ateş sebebiyle oynayamayan Ömer Onan sert savunmasıyla Logan'a zor anlar yaşattı ki ilk 2 maçtaki oyunuylaSinan da Ömer bu maçı kaçırsa onu çok aratmayacağını göstermişti.
İlk maçta sadece son çeyrek katkı veren,dün ise daha da iyi gözüken Ömer Aşık ise 10/11 gibi müthiş bir şut isabeti ile 22 sayı attı ve maçın yıldızı oldu.Tabi Ömer Aşık'ı çok iyi yerlerde topla buluşturan Kerem,Ender ve Hidayet'in de hakkını teslim etmek lazım.
Takım olarak çok iyi bir hava yakaladığımız ortada ve grubu ortalama 18 sayı farklarla kazandığımız maçların ardından namağlup lider tamamladık.
Ancak bir sonraki grupta işimizin daha zor olacağı kesin.Eğer çok büyük bir sürpriz olmazsa Sırbistan takımı İspanya ve Slovenya ile birlikte 2.turdaki rakiplerimiz olacak.Türkiye F Grubu'na 2 galibiyet ile başlarken diğer bütün takımlar 1'er galibiyete sahip olacaklar.İlk turda grup sonuncusu olarak elenen takıma karşı alınan galibiyet ise 2.tur için hesaba katılmayacak.
Türkiye gerçekten iyi yolda ve umut veriyor ancak şu ana kadar çok çok iyi şut attığımızı da unutmamak lazım.Her maç bu kadar isabetli şut atamayabiliriz o yüzden pota altını kullanmaktan asla vazgeçmemeliyiz.
Şu ana kadar kendini çok fazla sıkmayan Hidayet'e de daha çok ihtiyaç duyacağımız maçlar olacaktır.
2006'da olduğu gibi beklenti az olduğu zaman takımın daha iyi olduğu en önemlisi gerçek bir takım gibi olduğunu görüyoruz.

8 Eylül 2009 Salı

Türkiye 94-66 Bulgaristan

2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası'ndaki 2.maçımızda Bulgaristan'ı 94-66 mağlup ederek gruptaki 2.maçımızdan da galibiyetle ayrıldık.Maçın ilk yarısında Bulgaristan'a oranla çok daha kaliteli bir takım olduğumuzu ortaya koyduk ve daha ilk yarıda 53-28 ile 25 sayılık farkı yakaladık.
İlk yarıda özellikle savunmada takım halinde ortaya koyduğumuz efor oldukça sevindirici.
Kerem ve Ender ilk yarıda hücumları kusursuza yakın organize etti,Ender aynı zamanda 4 tane üçlük isabeti sağladı.Takımın sürükleyici oyuncuları olması beklenen Hidayet ve Ersan'a ise 2.yarıda hiç iş düşmedi ve önümüzdeki maçlar düşünülerek dinlendirildi.
Semih yine takımın zayıf halkası olarak göze çarparken pota altında Oğuz ve Ömer Aşık beklediğimiz katkıyı verdi.Günün diğer parlayan ismi de Sinan Güler oldu.
Bulgaristan'ın zayıf bir takım olduğu ve takım disiplininden çok uzak olduğunu düşünürsek bu farklı galibiyetin bizi rehavete sokmasına izin vermemek gerekiyor.Yine de takım ilk iki maç itibariyle beklenenden de iyi gidiyor.Özellikle Ender şu ana kadar beklentilerin en çok üzerine çıkan isim oldu.
Yarınki Polonya maçı da mutlaka kazanılması gereken bir maç çünkü bir sonraki gruplara giderken grup sonuncusu ile oynanan maç dışındakiler de hesaba katılacak ve bu da çeyrek final yolunda bize avantaj sağlayacak.
Turnuvada ilk maçı kaybetmesine rağmen en iyi kadroya sahip olan İspanya halen benim en büyük şampiyonluk adayım.Türkiye ise bu gidişatı sürdürmeye devam ederse İspanya haricindeki her takımla başabaş oynayabilecek ve turnuvayı madalyayla kapatabilecek kapasitede olduğunu gösterdi.

Türkiye 84-76 Litvanya

12 Dev Adam 2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası'ndaki ilk maçında Litvanya karşısında kazandı ve turnuvaya iyi bir başlangıç yaptı.
Maça Kerem-Engin-Hidayet-Ersan-Ömer 5'iyle başladık ve maç öncesi en çok çekindiğim şeylerden olan Hidayet'in 2,Ersan'ın 3 numarada oynama durumu çok fazla ortaya çıkmadı.
Maçın bütününde zaman zaman hücumda tıkansak da çok iyi bir savunma yaptık,takım olarak en iyi şekilde konsatrasyonu sağladık ve bize her zaman ters gelen Litvanya'yı yenmeyi başardık.
Maçta beklentilerin en çok üzerine çıkan isim kuşkusuz Ender oldu.Ersan iyi başladı devamını getiremedi,Oğuz pota altında en iyi oynayan isim oldu,Ömer Aşık ise son çeyrekte kendine geldi.Kerem Tunçeri beklediğim kadar etkili olamadı,Sinan ise oyunda kaldığı süre içinde görevini çok iyi şekilde yaptı ayrıca 2 de ekstra üçlük soktu.Hidayet ise büyük bir yıldız olduğunu gösterdi ve ihtiyaç duyulan anlarda kalitesini ortaya koydu ve 19 sayı 3 asistle iki istatistikte de takımın lideri oldu.
Son yıllarda genelde takım iç sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyorduk ancak bugün gördüğümüz Türkiye bu problemlerden kurtulmuş olduğunu gösterdi.
Grupta kalan 2 maçı da mutlaka kazanmamız gerekiyor bence ve kazanacağımızı tahmin ediyorum,bu da bir sonraki gruba avantajlı başlamamızı sağlar.
Galibiyet her ne kadar güzel olsa da Litvanya'nın da kesinlikle eski Litvanya olmadığı ortada.En önemli oyuncuları Jasikevicius ve Siskauskas'tan yoksun olan Litvanya özellikle kısa rotasyonunda büyük problem yaşadı.
Hakemler ise aleyhimize kararlar verseler de bence Murat Murathanoğlu biraz fazla abarttı hakem eleştirisini.
Oynanan bu oyun ve alınan galibiyet,turnuvanın devamı için ciddi şekilde umutlanmamızı sağlıyor.
Tebrikler 12 Dev Adam.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Litvanya-Türkiye Maçı Öncesi

Bence turnuva boyunca en çok sıkıntı yaşayacağımız yer olan 2 numarada Ömer Onan ateşi çıktığı için bu maçta oynayamayacak.
Umarım Tanjeviç bir çok kez yaptığı gibi Hidayet'i 2 numaraya Ersan'ı da 3 numaraya çekmeye kalkmaz ve çift point guardla ya da 2 numarada Sinan Güler'le oynarız.

6 Eylül 2009 Pazar

Kaladze İçin Şanssız Gece

5 Eylül'de 2010 Dünya Kupası Grup Elemeleri için dünyanın dört bir yanında maçlar oynadı ve o maçlardan biri de Gürcistan ile İtalya arasındaydı.İtalya deplasmanda 2-0 kazanırken goller Gürcistan'ın savunma oyuncusu Kaladze'nin ters vuruşlarıyla geldi.
Bu şanssızlığın ve üstüne Kakha Kaladze'nin kariyerini İtalya'da geçiriyor olması da eklenince insanın aklına bir kurt düşebiliyor tabii.Heralde bir savunmacı için olabilecek en talihsiz şeydir bir maçta kendi kalesine 2 gol atmak.
Kaladze'den önce bunu başaran(!) son oyuncu da geçen sezonki Eskişehirspor-Bursaspor maçında Emre Toraman'dı.İlginçtir Kaladze de Emre Toraman gibi bir golü kafayla bir golü de ayakla atmış kendi kalesine.
Bu şanssız maçtan ötürü geçmiş olsun diyoruz Kaladze'ye.

Arjantin 1-3 Brezilya

Dünya Kupası Güney Amerika elemelerindeki dev maçta Arjantin evinde Brezilya'ya 3-1 kaybetti.2 takımın gruptaki durumlarına bakınca ev sahibi Arjantin'in kazanmak zorunda olduğu görülüyordu,baskılı da oynadılar ama duran toplarda Türk takımlarının savunmalarıyla kıyaslanabilecek kadar kötü oldukları için ilk yarıda 2 farklı geri düştüler,daha sonra da Dunga geldiğinden beri kontrollü oynayan Brezilya karşısında maçı çeviremediler.
Bu galibiyetin ardından Brezilya liderliğini sürdürdü ve 2010 Dünya Kupası'na katılmayı garantiledi.Brezilya'da ülkemizde forma giyen Elano ve A.Santos'un ilk 11 başlaması ligin kalitesi ve tanınırlığı açısından önemli ayrıca Elano duran topları da oldukça iyi kullandı.Kaka ise bir kez daha ne kadar büyük bir yıldız olduğunu gösterdi,topu aldığı zaman sürekli takımı ileri taşıyan Kaka,Arjantin'in golünün hemen ardından L.Fabiano'ya attığı müthiş arapasıyla farkın tekrar ikiye çıkmasını sağladı.R.Madrid'in bu yıl en çok göze çarpan transferi C.Ronaldo olsa da en iyi transferleri bence Kaka'dır.Brezilya'nın diğer iyileri de bence Luisao ve Lucio'ydu.
Arjantin'de ise Messi elinden geleni yaptı ancak takım arkadaşlarından yeterli desteği alamadı,34 yaşındaki Veron da takımın iyilerindendi.Arjantin'in savunması ise gerçekten kötü durumda,her duran topta tehlike yaşamalarının haricinde kontrataklarda da sıkıntı çektiler ve bu ilk kez Brezilya karşısında olmadı,Bolivya gibi bir takımdan da tam 6 gol yemişlerdi.Maradona da şu ana kadar iyi bir teknik direktörlük örneği gösteremedi.
Grubunda 4.sırada olan ve Dünya Kupası'na gidememe tehlikesi olan Arjantin umarım bir an önce kendine gelir ve G.Afrika'da oynayacağı futbolla Dünya Kupası'nı kazanır.

5 Eylül 2009 Cumartesi

2010 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri

G.Afrika'daki Dünya Kupası'na yaklaşık 9 ay kaldı ve her kıtada eleme maçları devam ediyor.5-9 Eylül'de oynanacak maçların ardından gruplar yavaş yavaş şekillenmeye başlayacak.
Türkiye 5.Grup'ta önce bu akşam Kayseri'de Estonya'yı ağırlayacak,4 gün sonra da gruptaki kader maçında deplasmanda grup ikincisi olan Bosna'ya gidecek.Her ne kadar Türkiye Bosna'nın 4 puan gerisinde olsa ve Bosna da hiç hafife alınacak bir takım olmasa da Türkiye'nin grupta ikinci olacağını düşünüyorum.Son dönemde sürekli olduğu gibi yine işini son ana bırakan bir Türkiye var bu grupta da.İspanya ise grupta hiç puan kaybetmedi ve büyük ihtimalle liderliğini matematiksel olarak da 4 gün sonra ilan edecek.
Diğer gruplara bakınca da hiç puan kaybetmemiş 2 takım daha var,Hollanda ve Capello'lu İngiltere.

1.Grup'ta 2004'ten beri önemli turnuvalara katılamayan Danimarka lider,Macaristan da ikinci.Portekiz ve İsveç ise şu ana kadar hayal kırıklığı yarattı,bu iki takımdan en az birinin ilk 2'ye giremeyeceği kesin gibi.
2.Grup'ta Yunanistan ve İsviçre aynı puanda ilk 2 sıradalar,Letonya grubun şu ana kadarki sürpriz ekibi ve İsrail ile birlikte ilk 2'ye yükselme planları içinde.Bu grup heralde elemelerin en zayıf grubudur.
3.Grup'ta son yıllarda sürekli bir atılım yapması beklenen ama o çıkışı bir türlü gösteremeyen Slovakya ilk sırada ve sanki bu sefer olacak gibi.Grupta puansız olan San Marino dışındaki 4 takımın da halen iddiası var.
4.Grup'ta Almanya'nın liderliği,Rusya'nın da ikinciliği kesin gibi.Çekişmenin en az yaşandığı grup sanıyorum bu grup olacak.
6.Grup'ta İngiltere'nin tartışmasız bir üstünlüğü var.7 maçını da kazanan İngiltere'nin ardından 2.lik şansı en yüksek takım Hırvatistan.Ukrayna ve Belarus da sürpriz arayacak.
7.Grup'ta da 3.Grup'ta olduğu gibi sürpriz bir lider var,Sırbistan.2.sıradaki ise Domenech geldiğinden beri gerçekten çok kötü ve sıkıcı bir futbol oynayan Fransa var.Her şeye rağmen Fransa ilk 2'de yer alacaktır diye tahmin ediyorum.Litvanya,Avusturya ve Romanya ise şu ana kadar bekleneni veremediler.
8.Grup'ta lider İtalya.İrlanda ise 2.lik yarışında Bulgaristan'a oranla daha avantajlı.
9.Grup'ta da Hollanda puan kaybetmeden liderliğini devam ettiriyor ve ikincinin şu an tam 14 puan önünde.Makedonya,Norveç ve bir önceki elemelerde Fransa'ya korkulu anlar yaşatan İskoçya 2.lik peşinde.

Bugün oynanacak maçalra bakınca zevkli olabilecek ve büyük önemi olan maçlar var.
Danimarka-Portekiz,İsviçre-Yunanistan,Slovakya-Çek Cum. maçları bulundukları grupların kaderini belirleyebilecek önemde maçlar.
Ben de Holosko ve Senecky'li Slovakya'nın Sivok ve Baros'lu Çek Cum. ile oynayacağı maçı bekliyorum,sanırım Türkiye-Estonya maçıyla dönüşümlü olarak o maçı seyredeceğim.
03.30'da ise G.Amerika elemerinde dev bir maç var.Arjantin-Brezilya maçı bir çok yıldızı seyredebilmek için iyi bir fırsat.Ayrıca Brezilya'da Elano ve A.Santos da forma giyebilir.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Adana Demirspor-Livorno-Beşiktaş

4 Eylül'de Adana'da çok farklı bir önemi olan bir dostluk maçı oynanacak.Kardeş takım olarak bilinen Adana Demirspor ile Livorno karşı karşıya gelecek.
Endüstriyel futbola karşı olmasıyla bilinen,solcu taraftar gruplarına sahip bu iki kardeş takımın maçı bir çok kişinin de gözlerini Adana'ya çevirmesini sağlayacak.O gün futbol takımı olarak orada olmayacak olsa da taraftar bazında Beşiktaş'ın da temsil edileceğini bilmek bizim için ayrıca güzel ve anlamlı.


Livorno taratarı için çok ayrı bir yeri olan Cristiano Lucarelli'nin de Parma'dan kiralanıp tekrar Livorno'ya dönmesi de ayrıca çok değerli bir olay.
Dileğimiz bu tip maçların daha sık oynanması,tabi Adana Demirspor'u da kıskanmıyor değilim,gözler Şampiyonlar Ligi'nde Manchester Utd. kadar hatta belki de daha fazla Livorno'yu ve taraftarını İnönü'de görmek isterdi.

Eurobasket 2009

7-20 Eylül tarihleri arasında Polonya'da düzenlecek olan Avrupa Basketbol Şampiyonası'na bir haftadan kısa bir süre kaldı.
2001'de Türkiye'de düzenlenen turnuvada final oynayan Türkiye daha sonra katıldığı 3 turnuvada da çeyrek finali bile görememişti.Bu gidişatı tersine çevirmek ve önümüzdeki yıl Türkiye'de yapılacak olan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası öncesi eksikleri gidermek açısından oldukça önemli olan bu turnuvada Türkiye D Grubu'nda Litvanya-Polonya ve Bulgaristan'la birlikte yer alıyor.
Bulgaristan ve ev sahibi olmasına rağmen Polonya'nın Türkiye'yi zorlayabilmesi çok zor.Grupta liderlik yolundaki rakibimiz Litvanya olacaktır.
Şu an için tahminim Türkiye'nin turnuvaya çeyrek finalde veda edeceği yönünde ama Tanjevic faktörünü hesaba katarsak çeyrek finali bile göremeyebiliriz.
2 numara hariç kalan yerlerde oldukça iyi bir ilk 5'imiz olduğunu düşünüyorum ancak Tanjevic'in sürekli olarak arayışlar peşinde olması ve gereksiz bir uzun beş sevdası zaman zaman özellikle hücumda tıkanmamıza yol açıyor.
Hidayet doğal olarak takımın en önemli yıldızı olacak,onun en büyük yardımcılarının da tecrübeli oyun kurucu Kerem Tunçeri ve genç forvet Ersan İlyasova olmısını bekliyorum.
Turnuvadaki şampiyonluk adayım ise İspanya.