28 Temmuz 2009 Salı

Dev Takas Sonunda Gerçekleşti


Son günlerde Avrupa transfer piyasasında en çok konuşulan gelişmeler muhtemel Ibrahimovic-Eto'o takasıydı.Ibrahimovic geçen sezon Inter Şampiyonlar Ligi'nde 2.turda elendikten sonra Avrupa'da kupa kaldırabilecek bir takıma gitmek istediğini söylemeye başlamıştı.Diğer taraftan Eto'o ise 2-3 yıldır bir şekilde Barcelona'da problemlerin ortasında yer alıyordu.Önce Rijkaard ile sorun yaşamıştı,geçtiğimiz sezon başlarken satış listesine konmuş daha sonra takımda kalmasına karar verilmişti.Barcelona için de rüya gibi geçen 08-09 sezonunda sadece La Liga'da 30 gol atmayı başarmıştı.Yine de Eto'o huzursuzdu.Barcelona ile olan sözleşmesi de 1 yıl sonra bitecekti.
Bu durumda Barcelona-Eto'o birlikteliği de Inter-Ibrahimovic birlikteliği de problemliydi ve devam etmesi zor gözüküyordu,sonunda Barcelona 43.5 milyon €+Eto'o karşılığında Ibrahimovic ile anlaştı ve geçen sezon transfer ettiği ancak beklediği verimi alamadığı Hleb'i satın alma opsiyonu ile birlikte Inter'e kiraladı.
Barcelona'nın maddi olarak bu transfer için çok büyük paralar harcadığı gözükse de gelcek sezon sözleşmesi sona erdiğinde Barcelona'da mutlu olmadığı için bedavaya gidebilecek bir Eto'o yu bu şekilde takasta kullanmış oldular.
Benim düşünceme göre Ibrahimovic dünyada mevkisinin en iyi oyuncusu.Eto'o nun da ilk 5'e gireceğini düşünüyorum.Bu durumda Eto'o dan bile daha iyisini aldığı gözüküyor Barcelona'nın.Ancak Eto'o 5 yıldır Barcelona'daydı ve takıma çok alışmıştı.Daha da önemlisi özellikleri tam da Barcelona'nın ihtiyaç duyduğu gibiydi.Ibrahimovic'in istenilenleri Eto'o kadar iyi yapıp yapamayacağından şüpheliyim.Ayrıca her ne kadar Barcelona'da oynamyı çok istediğini söylemiş de olsa Ibrahimovic de sorun çıkarabilecek tipte bir oyuncu ve bu durumda geçen sezonun kusursuz takım görüntüsünde olan Barcelona'ya zarar verebilir.
Inter cephesinde ise Mourinho oldukça memnun.En azından dışarıya karşı öyle bir hava veriyor.Eto'o nun katı savunma anlayışına sahip olan ancak kalitesi gittikçe düşen Serie A'da başarılı olacağını düşünüyorum.20 golü geçmesi en olası isimlerden biri olarak İtalya'da gol krallığına aday olabilecek bir isim Eto'o.Ancak Inter'in Mourinho'nun favori dizilişi olan 4-3-3'ü oynatmaya çalışması halinde ileri 3'lü için gözüken Balotelli-Eto'o-Milito üçlüsünden hangisinin ortada oynayacağı,bir başka deyişle Balotelli hariç kimin kanada yakın oynamayı başarabileceği de bir problem olabilir.
Bu büyük takasın takımlarda çok da büyük farklılıklara yol açmayacağını,özellikle de Barcelona'nın her ne kadar birçoklarına göre dünyanın en iyi forvetini almış olsa da istediği sonuca ulaşamayacağını düşünüyorum.Yine de düşündüğümün aksi bir şekilde Ibrahimovic,Barcelona'nın tam da aradığı oyuncuymuş gibi oynayacak olursa Barcelona'nın her rakibine karşı geçen sezon olduğu gibi bir kabus olmasını bekleyebiliriz.

26 Temmuz 2009 Pazar

Barış Kupası: Beşiktaş 1-1 O.Lyon


Yeni sezon öncesi eksikliklerimizi görmek açısından çok yararlı olacağını düşündüğüm Barış Kupası'nın ilk maçında Lyon ile 1-1 berabere kaldık.
Maça gelince,ilk yarıda kontrol Lyon'daydı.Beşiktaş ise sadece rakibin gücünü ölçer bir vaziyetteydi,ancak geçen yıllara göre takımın kadro kalitesinin artmış olması ve ortasahayı tek başına zaten mücadeleci olmayan Kleberson,Cisse gibi adamlara emanet etmek yerine o bölgeyi iki tempolu oyuncuyla tutmamız oyundan da kopmamızı engelledi.Hücumda ise Tello,Yusuf,Holosko,Bobo dörtlüsünden bence hiç biri etkili değildi.Sadece Yusuf'un ilk yarıda biraz ayağında top tuttuğu anlar oldu ancak onlar da yeterli değildi.Savunmada da özellikle Sivok başarılıydı.
2.yarıda ise ilk yarıya göre biraz daha iyi olmakla beraber yine benzer bir oyun oynuyorduk 60.dakikadaki Bobo-Nobre değişikliğine kadar.Nobre oyuna girdikten sonra geçmiş yıllarda olduğu gibi yine oyunu mümkün olduğunca rakip kaleye yakın oynamaya çalışan,ileride daha rahat çoğalan bir takım haline geldik.Maçın sonunda ayakta kalmamızda geçen seneden beri devam eden yüksek kondisyonumuz kadar Nobre'nin oyuna girmesinin de etkisini olduğunu düşünüyorum.Ancak tam daha çok rakip kalede görünmeye başladık derken de günün etkisiz isimlerinden Tello'nun kaptırdığı topu ağlarımızda gördük.Ardından daha da atak oynamaya başladık ve pozisyonlar bulmaya başladık.İsmail'in 9 yıldır İ.Üzülmez'den göremediğimiz tarzdaki vuruşunun kornere gitmesinin ardından Nobre ile gol de geldi.Kalan sürede de oyun anlamında çok büyük değişiklik olmadı ve maç berabere bitti.
Takımın özellikle 2.yarıda oynadığı futbol rakibin de Lyon olduğunu düşününce bana umut verdi.Hem Lyon hem de Porto,Şampiyonlar Ligi'nde 2.torbadaki muhtemel rakiplerimiz arasında ve bize çıkmaları halinde 2.lik mücadelesi vereceğimiz takım olma ihtimalleri yüksek.Bu açıdan bu tip takımlarla maç yapmak Beşiktaş için önemli bir avantaj ve eksiklerini görme fırsatı olacak.
Erhan, Catania maçında olduuğu en azından yedek olarak takıma yararlı olabileciğini gösterdi.
İsmail maçın sonlarındaki vuruşu hariç çok etkileyici oynamasa da transferler içinde en umutlu olduğum isim.
Ferrari henüz tam hazır değil ve bir süre uyum sorunu yaşayacaktır ancak tecrübesi ile birlikte bu sorunu kısa sürede aşacağını düşünüyorum.Gökhan Zan'la kıyaslanması ise düşündürücü tabi
Fink de bu maçta en beğendiğim oyunculardan biri oldu.Cisse de aslında benim sevdiğim bir oyuncuydu fakat Fink ilk maçları itibariyle Cisse'ye göre daha mücadeleci ve ısıran bir oyuncu,ayrıca takımın pas trafiğine de katkı yapabilecek biri gibi gözüküyor.

Benim takımdaki en sevdiğim futbolcu olan Nobre oynadığı yaklaşık yarım saatlik sürede bence yine takımın vazgeçilmezi olması gerektiğini gösterdi.Oyuna girdikten sonra takımın hücum gücü çok ciddi bir şekilde yükseldi.Ayrıca çok göze çarpmasa da Bobo'ya oranla çok daha istekli bir oyuncu olması takım savunması için de büyük bir artı.O girdikten sonra takım olarak oyunu rakip kaleye daha yakın oynamaya başladık ve oyuna giren oyuncular içinde oyunun gidişatının değişmesini sağlayan yegane oyuncu oldu Mert Nobre.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Batuhan Karadeniz 1 Yıllığına Gaziantepspor'a Kiralandı

Batuhan önümüzdeki sezon kiralık olarak Gaziantepspor'da forma giyecek.Aslında Bobo'nun da bir türlü satılamaması ile birlikte bu beklenen bir gelişmeydi.Mustafa Denizli'nin genç oyunculara pek sıcak bakmayışı ve geçen sezon Batuhan Eskişehir'e giderken aralarında geçtiği söylenen konuşma yüzünden Denizli belli ki Batuhan'a karşı biraz soğuk.
Henüz 18 yaşında olan Batuhan geçen sezon Eskişehir'de 13-14 maçta attığı 8 golle potansiyelini göstermişti.Ben de bu yıl Bobo'nun iyi bir paraya satılmasını ve Batuhan'ın Nobre ile beraber 4-3-3'de ileri üçlünün ortası için rotasyona girmesini bekliyordum.Ancak Bobo için iyi bir teklif gelmeyince bu sezon da takımda kalma ihtimali arttı.Bu durumda da Batuhan'ın kiralanması mantıklı oldu çünkü Bobo ve Nobre varken oynaması neredeyse imkansız gibiydi.
Beşiktaş'ta oynadığı az sayıda maçta beğenmesem de Eskişehirspor'da yarım sezonda yaptıklarıyla bir yıldız adayı olduğunu gösteren Batuhan'dan umarım önümüzdeki sezonlarda yararlanmanın yolunu buluruz.
Batuhan eğer Eskişehir'deki gelişimini Gaziantep'te de sürdürürse sezonu rahatlıkla 15 ve üzeri bir gol sayısıyla tamamlayıp lige damgasını vuran forvetlerden biri olabilir.Bu durumda da artık kimse onu görmezden gelemez.

Peace Cup 2009-Andalucia

2003 yılından itibaren iki yılda bir yapılan Barış Kupası'nın 4.sü bu yıl İspanya'da düzenlenecek.Turnuvaya ev sahipliği yapacak olan şehirler ise Madrid'le beraber Endülüs bölgesinden Sevilla,Malaga,Huelva ve Jerez olacak.
Sırasıyla PSV,Tottenham ve Lyon'un kazandığı kupaya Beşiktaş 2.kez katılıyor.İlk olarak 2003'te G.Kore'de düzenlenen turnuvada mücadele eden Beşiktaş grupta ev sahibi Seongnam'a 2-1 yenilmiş,Lyon'u aynı skorla yenmiş ve G.Afrika'dan John Moshoeau'nun takımı Kaiser Chiefs ile 2-2 berabere kalarak elenmişti.Bu yıl bu turnuvanın Beşiktaş için çok iyi bir kendini test etme şansı olacağını düşünüyorum.
Turnuvada ilk kez bu yıl 12 takım olacak.3'er li 4 grubun birincileri yarı finale kalmaya hak kazanacak ve 2 Ağustos'ta Sevilla'da oynanacak final maçı ile kupa sahibini bulacak.
A Grubu'nda Sevilla,Juventus ve Seongnam,B Grubu'nda R.Madrid,Liga de Quito ve Al-Ittihad, C Grubu'nda Malaga,A.Villa ve Atlante D Grubu'nda da Porto,Lyon ve Beşiktaş yer alıyor.
Beşiktaş gruptaki ilk maçını 25 Temmuz'da Huelva'da Lyon ile 2.maçını ise 29 Temmuz'da Sevilla'nın Roman Sanchez Pizjuan Stadı'nda Porto ile yapacak.
Beşiktaş grubu lider bitirmesi halinde yarı finalde C Grubu lideri ile 31 Temmuz'da Malaga'da oynayacak ve final maçı da 2 Ağustos'ta Sevilla'daki Olimpico Stadı'nda yapılacak.
Ancak şöyle de bir problem gözüküyor.Final maçının oynanacağı 2 Ağustos günü Süper Kupa Finali'nde Fenerbahçe ile karşılacağı için Beşiktaş finale kadar yükselse bile final maçına çıkmadan Türkiye'ye dönebilir.
Başta gruptaki Porto ve Lyon,gruptan çıkması halinde de diğer güçlü takımlarla oynanacak maçlar yeni sezon öncesi Beşiktaş'ın ne durumda olduğunu anlaması açısından oldukça faydalı olacaktır.Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edeceğimiz de düşünüldüğünde grubumuzda yer alan Porto ve Lyon'dan biri ile Devler Ligi'nde gruptan çıkma mücadelesi de yapacak olabiliriz.Bu açıdan da özellikle Beşiktaş'ın grubundaki maçlar takımların birbirini tanıması açısından da önemli olabilir.
Bu turnuvada artık Mustafa Denizli'nin yeni sezonda oynamayı planladığı takıma yakın kadrolar çıkarmasını ve maçları ciddiye almasını istesem de Denizli hazırlık maçlarına pek önem vermeyen yapıda bir teknik adam.
Ayrıca eğer oynarlarsa bu transfer döneminde Porto'dan Lyon'a geçen Lisandro Lopez ve Aly Cissokho için de eski takımlarına karşı oynama fırsatı doğması enteresan olacak.

21 Temmuz 2009 Salı

Örnek Alınacak Bir Sistem:FC Porto


Porto her zaman olduğu gibi bu yılda futbolcu satışlarıyla kasasını dolduruyor.Son olarak da 2008-09 sezonunun devre arasında sadece 300.000 €'ya aldıkları 21 yaşındaki Fransız sol bek Aly Cissokho'yu Lyon'a sattılar.
Bu sezon ilk olarak bence takımın en iyi oyuncusu olan Lucho'yu 18 milyon €'ya Marsilya'ya ardından da santrfor Lisandro Lopez'i 24 milyon €'ya Lyon'a satan Porto 15 milyon € karşılığında Cissokho'yu da Lyon'a yolladı.
Cissokho için aslında ilk olarak Milan adı geçiyordu ve benzer bir bedel karşılığında bu oyuncunun Milan'a gideceği tahmin ediliyordu.Daha sonra Cissokho'nun dişleriyle ilgili bir sorun yüzünden Milan vazgeçti ve Lyon devreye girip Cissokho'yu kaptı.
Aslında Porto ile beraber bu işin diğer büyük ustası da Lyon olmuştur yıllardır.Ama son 2 yılda Lyon biraz bu konuda da düşüşe geçti.Benzema haricinde ellerine geçen en yüksek bedel Ben Arfa'dan gelen 12 milyon € oldu ki o transferde de bazı sorunlar vardı ve Marsilya tazminat ödemek zorunda bırakıldı.Direkt olarak gerçekleşen bir satış değildi yani.
Ayrıca Şampiyonlar Ligi'nde özellikle Man Utd deplasmanında çok beğendiğim Cissokho'nun da Lyon'a transferi için kesin olarak doğru bir hamle diyemiyorum zira yaşlanmaya başlasa da o bölgede oynayabilecek bir Grosso'ya da sahipti Lyon.
Porto için ise özellikle bu yıl yine makul bir fiyata aldıkları Falcao'yu ve geçen sezon aldıkları Hulk'u ne şekilde pazarlayacaklarını düşünüyorum.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Güle Güle Güzel Adam

Söylenecek ne yazık ki çok fazla şey yok.Bu sabah Vedat Okyar'ı, güzel adamı kaybettik.
Yine bir Temmuz günü çok sevdiğimiz birisi aramızdan ayrıldı.Beşiktaşlılığı en iyi yansıtan insanlardan biriydi Vedat Okyar.
Mekanı cennet olsun...

10 Temmuz 2009 Cuma

Haydi Kalk Ayağa,Yürü Güneşe

Vedat Okyar'ın ülkemizde taraflı tarafsız her futbolseverin gözünde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum.Bir çok insanın Beşiktaşlı deyince aklına gelen simalardan biri olan Vedat Kaptan yaklaşık 3 aydır kanserle mücadele ediyor ve ne yazık ki 10 Temmuz itibariyle yoğun bakıma kaldırıldı.
Bizler onun Beşiktaşımızın aldığı çifte kupanın moraliyle iyileşeceğini umarken,hastalığının kötüye gitmesi tabii ki herkesi üzdü.
Hadi be Vedat abi,yen artık şu hastalığı...

Doğuştan Liverpool'lu Glen Johnson

Liverpool yaklaşık 20 milyon € karşılığında Portsmouth'un 24 yaşındaki sağ beki Glen Johnson'u kadrosuna kattı.Bir süredir konuşulan ve sürpriz olmayan bir transferdi bu.Ancak sadece bizim ülkemizde olduğunu düşündüğüm bir olay Johnson'ın imza töreni sırasında dikkatimi çekti.Batı Londra'lı olan Glen Johnson çocukluğundan beri Liverpool'lu olduğunu açıkladı. Çok yakından hatırlayabileceğimiz gibi yaklaşık 1 ay önce tüm Türkiye'nin gözü Mehmet Topuz transferindeydi ve Mehmet Topuz'un doğuştan Beşiktaşlı olduğunu söyleyip ardından Fenerbahçe'yi tercih etmesi çok konuşulmuştu.Johnson'ın bu sözlerini de Topuz olayını hatırlatması açısından ilginç ve enteresan buluyorum.
Johnson bundan 6 yıl önce İngiltere'nin en iyi altyapılarından birine sahip olan West Ham'dan Chelsea'ye transfer olmuştu.O zamalar kulübün başında Ranieri vardı.Chelsea'de çok başarılı olamayan Johnson bir süre sonra Portsmouth'a kiralandı ve özellikle bu sene çok büyük bir çıkış göstererek Premier Lig'in en iyi sağ beki olarak gösterildi.Ayrıca İngiltere milli takımı teknik direktörü Fabio Capello'nun da vazgeçilmezleri arasına girmeyi başardı.
Yine de bazı ekonomik sorunları olduğu söylenen Liverpool'un elinde bu sene fena oynamamış bir Arbeloa da varken 20 milyon € harcaması ve belki de kendini olası başka transferlerden mahrum bırakması ne kadar doğru tartışılır.Bu arada Gareth Barry'nin Man.City'e 20 milyon €'dan ucuza mal olduğunu da hatırlatmak gerekir.
Bence bu sene Benitez'in Liverpool'daki son şansı.Eğer yine Premier Lig şampiyonluğu gelmezse,Şampiyonlar Ligi veya diğer domestik kupalardaki başarılar Benitez'i artık kurtaramayabilir.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Ferrari ve İsmail Üzerinden Beşiktaş Değerlendirmeleri

Bu sezon Beşiktaş'ın transferlerine baktığımızda Demirören dönemindeki en başarılı transfer dönemi olarak değerlendirmek mümkün.Alınan oyunculardan İsmail ve Rıdvan fazlasıyla gelecek vaadederken,Ferrari ve kendi çocuğumuz olan Nihat'ın kariyerleri ve başarıları ortada.Bonservis verilmeden transfer edilen Fink ve Erhan Güven de en azından beklentilerin altında kalmaları halinde bizi çok zarara sokmayacak isimler.
Geçmiş yıllardaki skandal olarak nitelenebilecek transfer hatalarından sonra insanların bu transferlere de bir derece önyargı ile yaklaşmaları belki kabul edilebilir ancak medyada yer alan bazı çifte standart haberlere de Beşiktaşlıların tepki vermesi kadar da doğal birşey yok.
İtalya Ligi'nde sürekli üst düzey takımlarda forma giymiş 1979 doğumlu,11 kez milli takımda oynamış bir oyuncu olan Ferrari'ye verilen 4.5 milyon €'luk bonservis bedeli ve oyuncuya verilecek 2.5 milyon €'luk yılık ücret var.Bu transfer için Ferrari'nin iyi oyuncu olmadığını iddia edenler ve/veya bu kadar para verilmesinin yanlış olacağını söyleyenler var.Bir diğer tartışma da Ferrari'nin biraz fazla takım değiştirmesi ve şu ana kadar onun için kulüplerin yüksek bonservis bedeli ödememiş olması.
Diğer eleştirilen transfer de İsmail Köybaşı'nın 5.5 milyon € + S.Kurtuluş'a mal olan bonservisi.Henüz 20 yaşını doldurmamış ve en çok sıkıntı çekilen bölge olan sol bekte oynayan İsmail'in bonservis bedeli düşünülürken bir yandan da yabancı sınırından dolayı yaşanan sıkıntıları da değerlendirmek gerekir.
Beşiktaş'ın ödediği,ödeyeceği bu paralar herkesin dilinde ancak rakiplerimizin transferlerindeki yüksek bedeller nedense fazla ön plana çıkarılmıyor.
Fenerbahçe'nin Mehmet Topuz için verdiği 7.5 milyon € + Gökhan Emreciksin ve oyuncuya verilecek olan yıllık 2.3 milyon €'ya rağmen bu transfer Fenerbahçe'nin Beşiktaş'a sanki bir ders vererek kazandığı zafer olarak algılanıyor.Oynadığı mevki itibariyle İsmail kadar alternatifsiz olmayan Özer için de 4 milyon €'nun üzerinde bir para ve 2 genç oyuncu verildi.Sivasspor'dan alınan Bilica ise yaşıtı olan Ferrari'ye oranla çok daha fazla takım değiştirmiş ve herkesin de rahatlıkla kabul edeceği gibi Ferrari'ye oranla çok daha sıradan takımlarda oynamış bir oyuncu.Ancak bu transfer de Lugano'nun eksikliğini kapatacak bir oyuncu olarak değerlendiriliyor.Bir de Bilica'nın Brezilya'da oynadığı dönemde yaşandığı söylenen bazı olaylar var ki bu oyuncu eğer Beşiktaş'a gelmiş olsaydı acaba bu durum şu anki halinden ne kadar fazla konuşulurdu düşünmek lazım.Fenerbahçe'nin yine bu sene Aragones'e ödediği tazminatla ilgili de çok fazla haber çıkmıyor.Del Bosque konusu ise halen her fırsatta gündeme getiriliyor.
Galatasaray'a baktığımızda da Beşiktaş'ta oynarken her fırsatta eleştirilen bir isim olan Gökhan Zan'ın çok iyi bir oyuncu olduğu milli takımdan partneri olan Servet'le de iyi bir uyum yakalayacağı konuşuluyor.Ben de Gökhan Zan'la Beşiktaş'ın opsiyonu kullanıp 1 sene daha devam etmesinin doğru olacağını düşünüyordum en başta ama bu Gökhan Zan'ın çok iyi bir oyuncu olduğunu düşünmemden dolayı değildi.Şu an için Gökhan Zan kalsaydı Ferrari'nin de muhtemelen transfer edilmeyeceğini düşününce Beşiktaş açısından da iyi olduğunu düşünüyorum.Lyon'dan transfer edilen Keita için de yine oldukça pozitif şeyler konuşulmakta.Bu oyuncunun Lille'de başarılı olduğu ortada ancak 16 milyon €'ya geldiği Lyon'da geçirdiği 2 yıl kariyerinde bir geri adım olmuş durumda.Özellikle son sezonunda sadece 1 gol-0 asist istatistiği yakalayabilmiş olan bir sağ açık için de bu kadar olumlu şeyler söylenmesi de bana enteresan geliyor.Bu oyuncunun bonservis bedeli de G.Saray'a göre 7,Lyon'a göre ise 8.5 milyon € olarak söyleniyor.

Biz Beşiktaşlıların her zaman yakındığı gibi bu sezon öncesi transfer döneminde de medyada Beşiktaş'a karşı bir önyargı olduğunu düşünüyorum.Bu sezon yıllar sonra kağıt üzerinde iyi transferler yaparken bile eleştiriliyor olmamıza pek anlam veremiyorum.

NBA'deki Son Gelişmeler

2008-09 sezonunun bitmesinin ardından NBA'de şu günlerde dikkatler free-agent konumundaki oyunculara çevrilmiş durumda.Şu ana kadar takaslarla takım değiştiren en önemli oyuncular şöyle;
Richard Jefferson-San Antonio Spurs
Shaquille O'Neal-Cleveland Cavaliers
Vince Carter-Orlando Magic

Bunun dışında serbest kalan bazı önemli oyuncu da yeni takımlarla anlaştı.
Rasheed Wallace-Boston Celtics
Ron Artest-LA Lakers
Trevor Ariza-Houston Rockets
Hidayet Türkoğlu-Toronto Raptors(?)
Ben Gordon-Detroit Pistons
Charlie Villanueva-Detroit Pistons
Shawn Marion-Dallas Mavericks(sign & trade)

Önümüzdeki yaz başta LeBron James olmak üzere çok büyük yıldızların serbest kalacağı NBA'de özellikle başarısız takımlar bu dönemi bekliyor ve bütün hazırlıklarını gelecek yaz kadrolarını yıldızlarla güçlendirip iddialı olabilmek için yapıyorlar.

7 Temmuz 2009 Salı

2009-2010 Sezonu Fikstür Değerlendirmesi

Her sezon olduğu gibi yine fikstür çekimi benim için ligin başlamasına az bir süre kaldığını göstermesi açısından sevindirici ve heyecanlandırıcı oldu.Sanki tatil dönemi bitti ve hem Beşiktaş'ın hem de rakiplerimizin fikstürlerine bakıp hangi haftalarda kolay maçlar var,hangi maçlar zor oldu,derbiler ne zamana denk geldi gibi hesaplara başlayarak sezonu açmış olduk.
Fikstürde kolay-zor ayrımı yaparken en çok dikkat ettiğim şeyler ilk haftalarda kolay maçların yoğunlukta olması ve Manisa,Antalya,G.Antep deplasmanlarına kış Sivas,Kayseri,Ankara belki de D.Bakır deplasmanlarına yaz aylarına doğru gitmemiz olmuştur.Onun dışında derbiler son haftalara doğru oynandıkça iç saha takımlarının kazanma şansı artsa da sonuçta her takımın ikişer kez oynayacağı maçlar olduğundan hangi haftalar olduğu o kadar da önemli değil bence.
Özellikle Manisa ve Antalya deplasmanlarının 16 ve 19. haftalarda olacak olması bence bir avantaj.Sivas ve Kayseri deplasmanları ise hava şartlarından dolayı en çok etkilenebileceğimiz maçlar gibi.Sivas'a 14.hafta Kayseri'ye de 23.hafta gidiyoruz ki Aralık ve Mart başına gelecek sanırım.
Genelde insanlar son haftalarda maçların çok zor olmamasını isterler ancak ben biraz daha farklı düşünüyorum bu konuda.Nispeten kolay maçları ilk haftalarda oynayıp,alacağımız galibiyetlerle yarışın içinde olursak bir şekilde zor gözüken son maçlarda da iyi sonuçlar alabiliriz fakat daha zor gözüken maçları sezon başında oynayıp yarıştan kopma durumu olursa,sonlara doğru kolay gözüken maçlarda hedefsiz kalınabileceğinden bu maçların kolay olmasının bir anlamı kalmayabilir.
İlk bakışta son 13 haftada İstanbul ve Ankara dışına çıkmayacak olan Fenerbahçe,en iyi fikstürü çeken takım gibi gözüküyor.Buna karşılık Beşiktaş da ilk 9 hafta İstanbul ve Ankara dışına çıkmayacak.Deplasmanda oynayacağımız G.Saray maçı haricinde çok zor gözükmeyen bir başlangıcımız olacak.Bu da 9 haftada 22-23 puana ulaşırsak ligin sonuna kadar bence en kötü ihtimalle yarışın içinde olacağımızın kanıtı olabilir.Lige iyi başlangıç yapan takımların daha sonra yarıştan koptuklarını ben hiç hatırlamıyorum.Mesela G.Saray'ın 02 ve 08'de kazandığı şampiyonluklar buna en iyi örnektir.Bu açıdan iyi bir başlangıç çok önemli.Aynı zamanda son şampiyon olarak lige iyi girersek bu durum rakiplerimiz üzerinde baskı da oluşturabilir.
Bir diğer kritik dönemeç de üstüste oynayacak olan Trabzon-F.Bahçe-Sivas maçları olacak.Sezonun ilk yarısında Ş.Ligi-TS(d)-milli maç arası-FB-Ş.Ligi-Sivas(d) gibi bir dönem olacak ki sezonun en zorlu periyodu olacağı kesin gibi duruyor.Şampiyonlar Ligi'nde son maçı içeride liderliği garantilemiş olacak bir 1.torba takımıyla oynamak herkesin hayalidir.Ancak bu gerçekleşmezse F.Bahçe-Sivas maçları arasına 1.torba takımıyla deplasmanda oynayacağımız maç gelirse bence çok kötü olmaz.Çok büyük ihtimalle zaten ne zaman oynarsak oynayalım kaybedeceğimiz bir maç olacağı için o maçı bu dönemde oynamak,kazanmak zorunda oalcağımız bir Ş.Ligi maçında yorgunluk yaşamaktan daha iyi olacaktır.
Bir de kafama çok takılan bir şey var.Son maçı İnönü'de oynamamız % 50'lik bir ihtimal fakat 98-99 sezonundan itibaren sadece 07-08 sezonu var son maçı içeride oyandığımız.Nasıl sürekli böyle denk geliyor,anlamak zor.Bir de üstüste 3.kez Fenerbahçe-Trabzonspor maçının son haftaya denk gelmesi var buna benzer bir tesadüf olarak.
İst.Bş.Bld. ile Olimpiyat Stadı'nda oynanacak olan ilk maç,seyircisiz oynama cezası da düşünüldüğünde Beşiktaş'tan çok fazla uzak kalmamamızı sağlayacak olması açısından güzel gibi duruyor.Son maçın Bursa'da olması ise sıkıntı yaratabilir.
Fikstürlerle bu kadar çok ilgilenen,kafaya takan ve altında sürekli kendi takımı aleyhine bir oyun arayan bir ülke bizden başka sanırım yoktur.Geçen sezonun şampiyonu olan ve bu sene Ferrari ile birlikte transferlerde de bana göre genele baktığımızda fena bir yolda ilerlemeyen Beşiktaş,en az rakipleri kadar şampiyonluk şansına sahip olduğunu düşünüyorum.Bu durumda fikstüre çok da fazla takılmadan önümüze bakmalıyız.Umarım sezona iyi bir başlangıç yaparız,daha sonra aynı şekilde devam edeceğimize inanıyorum.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Yine Problemli Bir Transfer:Matteo Ferrari


Son günlerde Beşiktaş'la adı en çok anılan futbolcu bu sezon Serie A'da Şampiyonlar Ligi vizesini averajla kaçıran Genoa'nın stoperi Matteo Ferrari.Gökhan Zan'ın G.Saray'a gidişi,Zapotocny'nin de kontenjan açmak için gönderilebileceği bir ortamda Beşiktaş'ın stoper ihtiyacı olduğu kesindi.En çok gündeme gelen adaylar da Ferrari ve Metzelder oldu ancak Ferrari'nin bir adım önde olduğu da ortadaydı.
Kariyerine baktığımız zaman Beşiktaş için oldukça yeterli bir geçmişi olduğu görülüyor Ferrari'nin.Aralık 1979'da Cezayir'de doğan Ferrari ilk yıllarında Inter'de forma şansı bulmaya çalışan bir gençti.Ancak bu dönem sırasıyla Genoa,Lecce,Bari ve Parma'ya kiralandı.2002'de Parma,Ferrari'nin bonservisini aldı ve Ferrari'nin yükselişi başladı.2 yıl içinde Parma'da 65 maça çıkan Ferrari bu dönemde ilk kez İtalya milli takımının da formasını giymeyi başardı ve Roma'ya transfer oldu.4 yıllık Roma macerasının 2.sezonunda kiralık olarak İngiltere'nin Everton takımına gitti ancak burada başarılı olamadı,bir sakatlık yaşadı ve tekrar Roma'ya döndü.2008-09 sezonu başında ise Genoa'ya transfer oldu.Genoa ligi büyük bir çıkış göstererek 5.tamamlarken savunmadaki en önemli oyunculardan biri olarak da Ferrari'nin adı öne çıkıyordu.
Yabancı kontenjanında yer açtığı anda Beşiktaş'ın Ferrari ile sözleşme imzalayacağı konuşuluyordu ki başkan Demirören'in de İtalya'da olduğu sırada Ferrari'nin kulübü Genoa'dan alacağının olduğu ve Genoa'nın bunu ödemeye yanaşmadığı haberleri geldi.Ardından da Demirören Ferrari'siz İstanbul'a döndü.Şu an için taraflar beklemede ama yine de bu sorunun bir şekilde hallolacağını ve Ferrari'nin önümüzdeki sezon Beşiktaş forması giyeceğini düşünüyor ve umuyorum.
Parma,Roma ve Genoa gibi takımlarda üst düzey performans sergileyen,29 yaşında,Avrupa Kupaları ve milli takım tecrübeleri olan Ferrari'nin Beşiktaş'a çok katkısı olacağı ortada.Anlatılanlara göre ilk toplara basan,çabuk ve dayanıklı bir stoper olan Ferrari bir bakıma İ.Toraman'ın bir seviye üstü gibi gözüküyor.
Ferrari'nin gelmesi halinde Beşiktaş'ın 2 seçeneği var gibi gözüküyor.İlki Ferrari'nin yanında Sivok'u oynatıp İ.Toraman'ı sağbeke çekmek diğeri de İ.Toraman-Ferrari tandemiyle oynayıp Sivok'u ortasahada kullanmak.Bana kalırsa İ.Toraman'ın sağ bek oynaması bazı zorlu maçlar dışında yanlış bir tercih olur bu yüzden ikinci seçenek bana daha uygun gibi gözüküyor.
Bir de Ferrari transferinin magazinel boyutu var tabii.Ferrari Türkiye'ye geldiği an sevgilisi Aida Yespica,Jardel ve Güiza'nın eşlerinden daha da çok konuşulacak ve gündeme getirilecektir.

2 Temmuz 2009 Perşembe

Hedo Portland'a Doğru,Memo Utah'ta Kaldı

Hidayet ve Mehmet 2004 yılında yeni takımlarıyla 6 yıllık sözleşme imzalamıştı.Hidayet toplam 37 milyon $,Mehmet de toplam 50 milyon $ alacaktı.Ancak NBA'de oyuncular kontratlarının son yılına girmeden serbest kalma opsiyonuna sahipler.Daha yüksek bedelli bir sözleşme imzalayacağını düşünen basketbolcular genellikle bu yolu seçiyorlar.
Son 2 yılı çok başarılı geçiren ve bu yıl takımını NBA Finali'ne taşıyan en önemli oyunculardan olan Hidayet,Orlando'nun 4 yıl için 36 milyon $'lık teklifini reddetti ve artık Orlando'da kalması çok zor gözüküyor.Oyuncularına ödediği toplam para yüksek olan Orlando'nun daha yüksek bir teklif yapma şansı oldukça zor çünkü.Zaten Orlando yönetimi de Hidayet'i tutamama riskleri yüksek olduğu için bir takasla Vince Carter'i kadroya kattı.Şu sıralar Hidayet için en ciddi teklifi 5 yıl için 50 milyon $'la Portland'ın yaptığı konuşuluyor.Ligin en genç takımı olan ve sürekli bir gelişim içinde olan Portland için geleceğin en büyük şampiyonluk adayı yorumları yapılıyor ve artık 30 yaşına gelen Hidayet'in tercihinde gideceği takımın kalitesi de önemli olacaktır.Ancak yine de bence arada çok da büyük bir fark olmadığı için alıştığı ve çok sevildiği Orlando'dan ayrılması yanlış olacaktır Hidayet'in.Portland'ın iyi bir takım olduğu kesin ancak zaten Orlando da son finalist ve Carter takviyesi yapıldı.Portland'da olası bir uyum problemi yaşamasındansa Hidayet'in Orlando'da kalması bence onun için daha iyi olacaktır.
Mehmet ise kontratının son senesinde takım arkadaşı Boozer gibi Utah'ta kalacağını açıkladı.Son 2 sezonda Hidayet kadar ön plana çıkamayan Mehmet'in daha yüksek bir kontrat teklifi alması zor gibi gözüküyordu o da bunu düşünerek bence doğru bir tercih yaptı.Ancak Utah'ın takım içi problemler yaşadığı konuşuluyor ve bunun da en büyük sebebi olarak Boozer gösteriliyor.Ayrıca Boozer'ın kalması büyük olasılıkla Millsap'in ayrılmasına neden olacak ki bu da Millsap'e büyük umut baplayan Utah için bir dezavantaj.Mehmet Utah'ta kalarak doğru bir tercih yapmış olsa da Utah'ın 2007'deki Konferans Finali oynayan çizgisini tekrar yakalayabilmesin çok zor olduğunu düşünüyorum.