26 Temmuz 2009 Pazar

Barış Kupası: Beşiktaş 1-1 O.Lyon


Yeni sezon öncesi eksikliklerimizi görmek açısından çok yararlı olacağını düşündüğüm Barış Kupası'nın ilk maçında Lyon ile 1-1 berabere kaldık.
Maça gelince,ilk yarıda kontrol Lyon'daydı.Beşiktaş ise sadece rakibin gücünü ölçer bir vaziyetteydi,ancak geçen yıllara göre takımın kadro kalitesinin artmış olması ve ortasahayı tek başına zaten mücadeleci olmayan Kleberson,Cisse gibi adamlara emanet etmek yerine o bölgeyi iki tempolu oyuncuyla tutmamız oyundan da kopmamızı engelledi.Hücumda ise Tello,Yusuf,Holosko,Bobo dörtlüsünden bence hiç biri etkili değildi.Sadece Yusuf'un ilk yarıda biraz ayağında top tuttuğu anlar oldu ancak onlar da yeterli değildi.Savunmada da özellikle Sivok başarılıydı.
2.yarıda ise ilk yarıya göre biraz daha iyi olmakla beraber yine benzer bir oyun oynuyorduk 60.dakikadaki Bobo-Nobre değişikliğine kadar.Nobre oyuna girdikten sonra geçmiş yıllarda olduğu gibi yine oyunu mümkün olduğunca rakip kaleye yakın oynamaya çalışan,ileride daha rahat çoğalan bir takım haline geldik.Maçın sonunda ayakta kalmamızda geçen seneden beri devam eden yüksek kondisyonumuz kadar Nobre'nin oyuna girmesinin de etkisini olduğunu düşünüyorum.Ancak tam daha çok rakip kalede görünmeye başladık derken de günün etkisiz isimlerinden Tello'nun kaptırdığı topu ağlarımızda gördük.Ardından daha da atak oynamaya başladık ve pozisyonlar bulmaya başladık.İsmail'in 9 yıldır İ.Üzülmez'den göremediğimiz tarzdaki vuruşunun kornere gitmesinin ardından Nobre ile gol de geldi.Kalan sürede de oyun anlamında çok büyük değişiklik olmadı ve maç berabere bitti.
Takımın özellikle 2.yarıda oynadığı futbol rakibin de Lyon olduğunu düşününce bana umut verdi.Hem Lyon hem de Porto,Şampiyonlar Ligi'nde 2.torbadaki muhtemel rakiplerimiz arasında ve bize çıkmaları halinde 2.lik mücadelesi vereceğimiz takım olma ihtimalleri yüksek.Bu açıdan bu tip takımlarla maç yapmak Beşiktaş için önemli bir avantaj ve eksiklerini görme fırsatı olacak.
Erhan, Catania maçında olduuğu en azından yedek olarak takıma yararlı olabileciğini gösterdi.
İsmail maçın sonlarındaki vuruşu hariç çok etkileyici oynamasa da transferler içinde en umutlu olduğum isim.
Ferrari henüz tam hazır değil ve bir süre uyum sorunu yaşayacaktır ancak tecrübesi ile birlikte bu sorunu kısa sürede aşacağını düşünüyorum.Gökhan Zan'la kıyaslanması ise düşündürücü tabi
Fink de bu maçta en beğendiğim oyunculardan biri oldu.Cisse de aslında benim sevdiğim bir oyuncuydu fakat Fink ilk maçları itibariyle Cisse'ye göre daha mücadeleci ve ısıran bir oyuncu,ayrıca takımın pas trafiğine de katkı yapabilecek biri gibi gözüküyor.

Benim takımdaki en sevdiğim futbolcu olan Nobre oynadığı yaklaşık yarım saatlik sürede bence yine takımın vazgeçilmezi olması gerektiğini gösterdi.Oyuna girdikten sonra takımın hücum gücü çok ciddi bir şekilde yükseldi.Ayrıca çok göze çarpmasa da Bobo'ya oranla çok daha istekli bir oyuncu olması takım savunması için de büyük bir artı.O girdikten sonra takım olarak oyunu rakip kaleye daha yakın oynamaya başladık ve oyuna giren oyuncular içinde oyunun gidişatının değişmesini sağlayan yegane oyuncu oldu Mert Nobre.

Hiç yorum yok: