9 Temmuz 2009 Perşembe

Ferrari ve İsmail Üzerinden Beşiktaş Değerlendirmeleri

Bu sezon Beşiktaş'ın transferlerine baktığımızda Demirören dönemindeki en başarılı transfer dönemi olarak değerlendirmek mümkün.Alınan oyunculardan İsmail ve Rıdvan fazlasıyla gelecek vaadederken,Ferrari ve kendi çocuğumuz olan Nihat'ın kariyerleri ve başarıları ortada.Bonservis verilmeden transfer edilen Fink ve Erhan Güven de en azından beklentilerin altında kalmaları halinde bizi çok zarara sokmayacak isimler.
Geçmiş yıllardaki skandal olarak nitelenebilecek transfer hatalarından sonra insanların bu transferlere de bir derece önyargı ile yaklaşmaları belki kabul edilebilir ancak medyada yer alan bazı çifte standart haberlere de Beşiktaşlıların tepki vermesi kadar da doğal birşey yok.
İtalya Ligi'nde sürekli üst düzey takımlarda forma giymiş 1979 doğumlu,11 kez milli takımda oynamış bir oyuncu olan Ferrari'ye verilen 4.5 milyon €'luk bonservis bedeli ve oyuncuya verilecek 2.5 milyon €'luk yılık ücret var.Bu transfer için Ferrari'nin iyi oyuncu olmadığını iddia edenler ve/veya bu kadar para verilmesinin yanlış olacağını söyleyenler var.Bir diğer tartışma da Ferrari'nin biraz fazla takım değiştirmesi ve şu ana kadar onun için kulüplerin yüksek bonservis bedeli ödememiş olması.
Diğer eleştirilen transfer de İsmail Köybaşı'nın 5.5 milyon € + S.Kurtuluş'a mal olan bonservisi.Henüz 20 yaşını doldurmamış ve en çok sıkıntı çekilen bölge olan sol bekte oynayan İsmail'in bonservis bedeli düşünülürken bir yandan da yabancı sınırından dolayı yaşanan sıkıntıları da değerlendirmek gerekir.
Beşiktaş'ın ödediği,ödeyeceği bu paralar herkesin dilinde ancak rakiplerimizin transferlerindeki yüksek bedeller nedense fazla ön plana çıkarılmıyor.
Fenerbahçe'nin Mehmet Topuz için verdiği 7.5 milyon € + Gökhan Emreciksin ve oyuncuya verilecek olan yıllık 2.3 milyon €'ya rağmen bu transfer Fenerbahçe'nin Beşiktaş'a sanki bir ders vererek kazandığı zafer olarak algılanıyor.Oynadığı mevki itibariyle İsmail kadar alternatifsiz olmayan Özer için de 4 milyon €'nun üzerinde bir para ve 2 genç oyuncu verildi.Sivasspor'dan alınan Bilica ise yaşıtı olan Ferrari'ye oranla çok daha fazla takım değiştirmiş ve herkesin de rahatlıkla kabul edeceği gibi Ferrari'ye oranla çok daha sıradan takımlarda oynamış bir oyuncu.Ancak bu transfer de Lugano'nun eksikliğini kapatacak bir oyuncu olarak değerlendiriliyor.Bir de Bilica'nın Brezilya'da oynadığı dönemde yaşandığı söylenen bazı olaylar var ki bu oyuncu eğer Beşiktaş'a gelmiş olsaydı acaba bu durum şu anki halinden ne kadar fazla konuşulurdu düşünmek lazım.Fenerbahçe'nin yine bu sene Aragones'e ödediği tazminatla ilgili de çok fazla haber çıkmıyor.Del Bosque konusu ise halen her fırsatta gündeme getiriliyor.
Galatasaray'a baktığımızda da Beşiktaş'ta oynarken her fırsatta eleştirilen bir isim olan Gökhan Zan'ın çok iyi bir oyuncu olduğu milli takımdan partneri olan Servet'le de iyi bir uyum yakalayacağı konuşuluyor.Ben de Gökhan Zan'la Beşiktaş'ın opsiyonu kullanıp 1 sene daha devam etmesinin doğru olacağını düşünüyordum en başta ama bu Gökhan Zan'ın çok iyi bir oyuncu olduğunu düşünmemden dolayı değildi.Şu an için Gökhan Zan kalsaydı Ferrari'nin de muhtemelen transfer edilmeyeceğini düşününce Beşiktaş açısından da iyi olduğunu düşünüyorum.Lyon'dan transfer edilen Keita için de yine oldukça pozitif şeyler konuşulmakta.Bu oyuncunun Lille'de başarılı olduğu ortada ancak 16 milyon €'ya geldiği Lyon'da geçirdiği 2 yıl kariyerinde bir geri adım olmuş durumda.Özellikle son sezonunda sadece 1 gol-0 asist istatistiği yakalayabilmiş olan bir sağ açık için de bu kadar olumlu şeyler söylenmesi de bana enteresan geliyor.Bu oyuncunun bonservis bedeli de G.Saray'a göre 7,Lyon'a göre ise 8.5 milyon € olarak söyleniyor.

Biz Beşiktaşlıların her zaman yakındığı gibi bu sezon öncesi transfer döneminde de medyada Beşiktaş'a karşı bir önyargı olduğunu düşünüyorum.Bu sezon yıllar sonra kağıt üzerinde iyi transferler yaparken bile eleştiriliyor olmamıza pek anlam veremiyorum.

Hiç yorum yok: