29 Ekim 2009 Perşembe

Teşekkürler Ekşi Beşiktaş


Avea tarafından cumartesi günü oynanacak olan Beşiktaş-Ankaragücü maçı için verilen 2 numaralı tribün biletini sordukları sorularla okuyucularına dağıtan Ekşi Beşiktaş bloguna hayatımda ilk kez numaralı tribüne gitme fırsatı verdikleri için teşekkürler.

Bu numaralı tribün biletinin ardından Ankaragücü maçı için galibiyetle birlikte diğer isteğim Yıldırım Demirören'in maça teşrif etmesi olacak.Ona çok daha yakından bir protesto fırsatı yakalamışken umarım sevgili başkanımız da maçtaki yerini alır...

25 Ekim 2009 Pazar

Takım Niye Oynamıyor ?

Ekrem'in golüyle kazanılan Eskişehirspor deplasmanı,hükmen kazanılan Ankaraspor maçını da sayarsak ligdeki üstüste 4.galibiyeti oldu Beşiktaş'ın.Wolfsburg deplasmanından alınan beraberliği,bugünkü derbide rakiplerden en az birinin de puan kaybedeceğini düşünerek umutlanmaya başlayanlar olabilir.
Ancak oynadığımız futbola bakınca insanın içi kararıyor,takım gitgide daha kötü oynuyor ve halen teknik direktör Mustafa Denizli çok büyük kararsızlıklar içinde olduğunu gösteriyor.
Takımın ofansif oyuncularının tamamında formsuzluk ya da isteksizlik devam ediyor ve Denizli de bu sorunu çözecek hamleleri bir türlü yapamıyor.
Geçtiğimiz haftalarda medyaya şanssızlıktan yakınan Denizli,0-1'lik Eskişehir maçının ardından bu bahanenin kalmadığının da farkında.Bu sefer de bu galibiyetlerin önemi ileride anlaşılacak diyor hocamız,ama bu oyunla hiç bir yere gidemeyeceğimizin umarım kendisi de farkındadır.

22 Ekim 2009 Perşembe

Wolfsburg 0-0 Beşiktaş


2009-2010 sezonu Beşiktaş için o kadar kötü başlamıştı ki kulübün her kesimi belki de toparlanmak ve kendine gelmek için dün gecekine benzer küçük bir mucize bekliyordu,bana göre dünkü Wolfsburg beraberliği o kadar önemli bir başarıydı Beşiktaş'ın bu sezonki hali için.

3 hafta önceki CSKA Moskova deplasmanında tahminimden de kötü olan rakibe karşı ne yaptığını bilmez bir şekilde oynayıp kaybeden Beşiktaş'la ilgili bu sezon için bütün umutlarım bitmek üzereydi,tabi bunda ligdeki oyun anlamında devam eden kötü gidişin de etkisi vardı,Wolfsburg maçı öncesi yenilgiye o kadar şartlandırmıştım ki kendimi,maçın sonunda galibiyeti kaçırmamıza rağmen buna pek üzülmüyorum,sonuçta maçtan önce 1 puana fazlasıyla razıydım.
Maç öncesi kadroyu görünce artık alışıldığı gibi yine bir önceki maçla farklılıklar vardı,ayrıca 4-3-3 yerine 4-3-1-2 oynuyorduk.Savunmanın her iki kanadından da fazlasıyla savunma ağırlıklı bekler,önlerinde Ernst-Fink-Ekrem'den oluşan topla arası pek iyi olmasa da çok dinamik ve ısıran bir ortasaha,serbest oyuncu olarak Tello ve ileride Bobo-Nihat.
Son lig maçında Tabata'nın ilk kez iyi oynadığını,Tello'nun ise sezon başından beri kötü olduğunu düşününce ilk 11'de Tabata'yı bekliyordum,ayrıca her ne kadar maçta bizi yakacak bir hatası olmadıysa da İ.Üzülmez'in artık yerini tamamen İsmail'e bırakması gerektiğini düşünüyorum.
Maça Wolfsburg oldukça baskılı başladı ve genellikle kendi sol kanatlarını kullandı,bunun birinci sebebi İbrahim Kaş'ın yetersizliği değil Ekrem'in ona yeterince yardım edememesiydi bence,Wolfsburg'un sol beki Schafer bir çok kez ileri çıkarken Ekrem onu yeterince iyi karşılayamadı ve Wolfsburg bu ataklarda gole yaklaştı ancak Dzeko'nun kafa vuruşları kaleyi bulmamıştı.
İlk yarının nedeyse tamamında Beşiktaş gerektiği gibi topla oynayamadı,bunda beklerin ve orasahanın topla arasının iyi olmamasının payı çok büyüktü.Özellikle Fink uzun süredir yedek olmasının etkisiyle ilk yarı çok top kaybetti,ancak 2.yarıda kırmızı karttan önce de kendine gelmişti ve ileriye önemli koşular yaptı.Fink'in varlığı Ernst'i de rahatlattı,yine de Ernst bizi o kadar alıştırdı ki dünkü oyunu etkileyici değildi mesela bir Manchester Utd. maçına kıyasla.
2 bekimiz ise tahminimden iyi oynadılar en azından savunma anlamında pek açık vermediler,zaten hücuma katkı sağlamaları beklenen oyuncular da değiller.Ekrem ise sağ iç oynasa da yine de bir ortasaha rolündeydi ve bunu bence yine başaramadı.Mücadelesi ve isteğinden dolayı takımda sevdiğim oyunculardan biri olan Ekrem'in yalnızca çizgide oynaması gerekir diye düşünüyorum.Ama bu maç için Ekrem'in yerinde oynayabilecek ideal oyuncu tipine sadece Uğur uyuyor,o da yeteri kadar iyi değil bence.Tello ise yeterince etkili değildi ama sezonun genelinde olduğu gibi vurdumduymaz da değildi,yine de yerini Tabata'ya yaklaşık 10 dakika erken bırakması gerektiğini düşünüyorum.İleri ikilideki oyunculardan Bobo benim beğenmediğim bir oyuncu ama dün bana göre elinden geleni yaptı,uzun süre sonra Bobo'dan şikayetçi olmadım ama anlatıldığı kadar da iyi bir bitiriciliğinin olmadığı ortada.Nihat için de benzer şeyleri düşünüyorum,o da elinden geleni yaptı ancak eski Nihat olmadığı kesin.En azından uzaktan çektiği şutların biraz daha isabetli olmasını bekliyorum.Nobre ise bence Tabata ile birlikte Grafite kırmızı kartı görür görmez oyuna girmeliydi,ayrıca bir ara ısındırılan İsmail de oyuna girseydi maçın sonlarında baskı kurmuşken daha üretken olmamıza yardımcı olabilirdi.
Stoperleri ise en sona bıraktım.Sivok'un bu maçtan sonra fazla ön plana çıkarılmamasının tek nedeni partnerinin oynadığı inanılmaz oyundu.Sivok maçın genelinde çok iyi oynadı ve ilginçtir sarı kart da görmedi.Ferrari'yi ise anlatacak söz bulamıyorum,tek kelimeyle muhteşem bir futbol oynadı,geçen sezon Bundesliga'da tam 54 gol atan Grafite-Dzeko ikilisini resmen hayata küstürdü.Yaz aylarında Ferrari takıma katıldığı sırada,Gökhan Zan'dan farksız diye Ferrari'yi eleştiren Mehmet Demirkol artık bir zahmet yorumlarındaki itici,antipatik ve sevimsiz yüz ifadesini bıraksın.Özellikle Ferrari'nin 2.yarının başında Dzeko'nun pozisyonundaki müdahaleleri ne kadar üst düzey bir stoper olduğunu gösteriyordu.Geçen sezon Ernst için biz bu adamı nasıl 3 milyon €'ya alabildik sorusunun benzerini şimdi de Ferrari için düşünüyorum.Bu kadar iyi oyuncuların piyasası bu ise şimdiye kadar boşa harcanmış paralarla çok çok iyi bir kadro kurulabilirmiş gerçekten de.

Wolfsburg'a gelince de,maç öncesi bir çok dezavantajı bulunan Beşiktaş'ı evlerinde yenemeseler de iyi bir takım oldukları yönündeki düşüncem değişmedi.Ayrıca Wolfsburg'un kötü oynadığını da düşünmüyorum,ilk yarıdaki baskıları gol getirse rahat bir galibiyet de alabilirlerdi,aslında maçın hangi dakikasında olursa olsun öne geçmeleri gol atmakta bu kadar zorlanan Beşiktaş karşısında galibiyeti yakalamak demek olacaktı.74 dakika boyunca Wolfsburg'un en etkisiz ismi olan Grafite,gördüğü kırmızı kartla nedeyse takımının 1 puanı daha kaybetmesine sebep olacaktı.İnönü'deki maçta kontrataklarda çok etkili olabilecek bir Martins yerine bu haliyle oynayacak olsa Grafite'yi tercih ederdim.Geçen sezonun asist kralı olan Misimoviç de pek etkili olamadı,sol bekleri Schafer ise maç boyunca sayısız bindirme yaptı.Oyuna sonradan giren İranlı oyuncuları da İnönü'de oynaması halinde hızlı hücumlarda bize sorun yaratabilir.Ancak takımın bütün kontrolü merkezde oynayan Josue'de.Josue,zaman zaman Brezilya milli takımında da oynuyor ve mesela bir Essien gibi müthiş bir fizik güce sahip olmasa da oyunu çok iyi yönlendirebiliyor,ve atakları başlatan oyuncuları oluyor.

Bu maçta gelen beraberlik ve Moskova'daki 0-1'lik skorun ardından Manchester Utd.'ın grup liderliğini beklenenden de önce ilan etme ihtimali ortaya çıktı.Kendi sahasında CSKA'yı yenmeleri halinde eğer Beşiktaş, Wolfsburg'a İnönü'de kaybetmezse,5.maçlara giderken liderliği garantilemiş bir Man Utd. ile oynayacağız ve bu da hiç hesapta olmayan bir ekstra puan getirebilir.
Grupta son sırada yer almaya devam etse de Beşiktaş esas rakipleri olan Wolfsburg ve CSKA Moskova ile İnönü'de oynayacak olmanın büyük avantajını iyi kullanırsa 7 puanla dahi gruptan çıkabilir,en azından UEFA şansı epey artmış durumda Beşiktaş'ın.Şu ana kadar çıktığımız 3 maçta da beraberlik üzücü bir skor değildi ve Beşiktaş,hücumda ne kadar sıkıntılı olsa sağlam savunması sayesinde 3 maçta da istediğini alabilirdi,yine de Man. Utd.'nin puan kaybetmemesi ile birlikte 1 puan bile çok kötü değil.Ancak bundan sonra içerdeki 2 maçta da kazanmak zorundayız ve şu ana kadar bu sezon bunu hiç beceremedik.Her ne kadar evsahibi avantajımız olacak olsa da galibiyetin şart olması halinde pek iyi sonuçlar alamıyoruz.Umarım maç öncesi neredeyse kimsenin beklemediği Wolfsburg beraberliği bir şeylerin değişmesini sağlayacak ilk adımdır ve Beşiktaş evinde alacağı 2 galibiyetle en azından 3.lüğü garantiler,bir üst tur için de üstüne düşeni tamamlayıp Wolfsburg'un son maçta Man. Utd.'yi yenememesini bekler.Benim tahminim ise Beşiktaş'ın grubu CSKA'nın önünde 3.bitireceği şeklinde.

2 hafta sonra İnönü'deki Wolfsburg maçı için şimdiden sabırsızlanmaya başladık bile,dün gece olduğu gibi yine çok zor bir maç olacağı kesin,ayrıca Wolfsburg'un savunma ağırlıklı oynayacağını da sanmıyorum,deplasmanda da olsalar ellerinde geldiğince hücuma dönük oynamalarını bekliyorum,Beşiktaş'ın da kendi sahasında daha çok golü düşüneceğini düşünürsek 3 Kasım'da İnönü'de bizleri çok çok iyi bir maç bekliyor olacak.

Seviyoruz Seni Matteo Ferrari...

Helal olsun sana verilen paralara...

15 Ekim 2009 Perşembe

Bitmesin Dertler...

Geçen sezonki şampiyonluğun ardından 101.yıldakine benzer bir travma yaşamayacağımızı düşünsem de içimde hep bir endişe vardı.Beşiktaş'ın şu haline bakınca ise bir ikilemde kalıyorum,kuüp göz göre göre eriyor diye mi düşünmek lazım yoksa dibe vurmak üzere,Ocak 2010'dan sonra yükselişe geçecek mi demek lazım bilemiyorum.
Şu anki halimizi görünce futbolculara ya da teknik direktöre birşey söylemek çok yersiz olur,çünkü çok daha ciddi ve büyük problemlerimiz var.
Denizlispor maçındaki tribün olayları hepimizin aklında ve Kasımpaşa maçı öncesi beklentiler tribünlerin başımıza gelenlerin en büyük sorumlusu olan,Beşiktaş'ın bu hallere düşmesine sebep olan ve halen utanmadan,sıkılmadan o koltukta oturan Demirören aleyhinde tezahüratlara devam edeceği ve bir önceki maçta Demirören tarafından verilen bedava biletlerle maça gelip bizlere,gerçek Beşiktaşlılara saldıran Karagümrüklüler grubuyla Beşiktaşlılar arasında çatışmaların olacağı şeklindeydi.
Çarşı'nın resmi sitesi olan ForzaBeşiktaş'ta yayınlanan ''Bundan sonra takıma destek vermeye devam edeceğiz.'' anlamı taşıyan yazının ardından ForzaBeşiktaş'ta bir çok kişi forumdan ayrılmış,bir süre foruma giremediğim için yaşananlardan yeni haberim oldu ve şu an için forum kapalı durumda.
Beşiktaş'ın şu an ne kadar karışık bir durumda olduğunu açıklayabilecek cümleler kuramıyorum,tahminim bunu kimsenin yapamayacağı şeklinde ama halimizin hiç de iyi olmadığı ortada.


Belki de Beşiktaş tarihinin en kötü günü olan 30 Mayıs 2004'ten beri kulübümüzn başkanlığını yapan şahsın karşısına Ocak 2010'da yapılacak kongre öncesi ilk aday çıktı:Murat Aksu.
Murat Aksu için her ne kadar düşüncelerimin doğru olmama ihtimali olsa da şu an için söyleyebileceğim tek şey başkan olmasını ancak seçimde tek rakibinin Demirören olması halinde tercih ederim,onun dışında anlatılanlardan öğrendiğim kadarıyla gerek babasının politik geçmişi,gerek de kendisinin icraatları onu da Beşiktaş başkanlığı için yetersiz biri yapıyor.

Cumartesi günü oynanacak Kasımpaşa maçında tribünlerin özellikle de Kapalı Tribünü'nün halini çok merak ediyorum ve üç yıllık Açık tribün deneyimimin ardından bu yıl geçtiğim Kapalı'da cumartesi akşamı bir kavganın içinde kalma ihtimalimi de yüksek görüyorum.

Beşiktaş'ı hiçbir gruba ya da oluşuma bağlı olmadan seven bizler,gerçek Beşiktaşlılar güzel günler görmeyi ne kadar hak ediyorsak şu an başımıza musallat olan şerefsizler de kötü günleri o kadar hak ediyorlar.

Bizler,Beşiktaş ne kadar kötü duruma sürüklenirse sürüklensin Beşiktaşlı olmakla gurur duymaya devam edeceğiz ancak Beşiktaş'ı bu hale getirenler hayatlarının herhangi bir döneminde Beşiktaş'a yaptıklarından dolayı utanacaklar mı merak ediyorum.

1 Ekim 2009 Perşembe

CSKA Moskova 2-1 Beşiktaş

Beşiktaş'ın dibe vuruşu her geçen maç biraz daha net bir şekilde ortaya çıkıyor.Her geçen maçın ardından sorunların çözülmesini umut ederken büyüdüğüne üzülüyoruz.Dün akşam Moskova'da bence gerçekten kötü bir takım olan CSKA'ya karşı alınan yenilgi ve oynanan kısır futbol artık radikal kararlar alınması gerektiğini gösteriyor bence.
Mustafa Denizli'nin en azından devre arasına kadar takımın başında kalması gerekir fakat artık hazırlık dönemine başlayalı 3 ay olmuş bir takımla ilgili net kararlar verebilmesi ve kafasında bazı oyuncuların mevkilerini netleştirmesi gerekir.2 sezon önce de o dönemin teknik direktörü Ertuğrul Sağlam'ın hücumda bir maç 11'de oyantıp,sonra kadroya almadığı oyuncular oluyordu ancak bu genellikle tek mevki için geçerli oluyordu,şu an için ise Tello,Yusuf,Bobo,Nihat ve S.Özkan gibi oyuncuların oynaması halinde hangi mevkide oynayacakları belirsiz.Bir de tabi geçen sezonun 2.yarısının hemen başında Denizli'nin isteğiyle anlaşılan ve sezon başında Ernst ile olan uyumu herkesi umutlandıran Fink'in anlamsız bir şekilde yedek kalmaya başlaması var.Eğer devre arasında Delgado takıma Fink'in yerine katılacaksa ve Ernst'in ortasahadaki partnerleri Delgado,Tello,Tabata gibi oyunculardan ikisi olacaksa kabus geri dönüyor demektir.İsmail de bir maça 11'de çıkıp,bir maç kadroya bile giremeyince,takımın kötü gidişi ve üzerindeki baskı ile birlikte beklenen oyunu oynayamıyor ancak yediğimiz 2.goldeki hatasına rağmen-keşke o an sarı kartı olmasaydı-Ekrem'e yaptığı asistte kafasını kaldırıp attığı pas,takımın bankolarından biri olması gerektiğini gösteriyor.
CSKA'ya gelince beklediğimden bile kötü oynadıklarını düşünüyorum,golleri atan Dzagoev ve Krasic haricindeki oyuncuları üst düzey değiller,o ikiliden de bence Krasic Dzagoev'e göre en azından şu an için bir adım önde.Son dakikada attığımız golle birlikte,umarım gruptaki son maça çıkarken CSKA ile aramızdaki fark 3'ün üstüne çıkmaz da İnönü'de grup üçüncülüğü için 1-0 bizim için yeterli olur.Bu durum ortaya çıkarsa grupta 3.olacağımızı düşünüyorum.

Takım ne zaman toparlanır,ya da bu sezon içinde toparlanabilir mi bilemiyorum fakat benim düşünceme göre artık bazı oyunculardan vazgeçilmeli.Bunların arasında da Tello,Bobo ve yeni transfer Tabata var.Ayrıca Nihat'ın da şu haliyle kesinlikle oynamaması gerekir.Ligden de erken koptuğumuzu düşününce bari İsmail,Batuhan,Onur,Necip,Rıdvan,Ali Kuçik gibi gençlerden en azından 2-3 tanesini takıma tamamen adapte edebilsek ve önümüzdeki yıllar öncesi en azından bir iskeletimizin varlığından söz edebilsek.

29 Eylül 2009 Salı

CSKA Moskova vs. Beşiktaş

Beşiktaş için belki de sezonun en önemli maçına bir günden az bir süre kaldı.Lige yaptığı kötü başlangıcın ardından değil şampiyonluk ilk ikiye girmeyi bile çok çok zora sokan Beşiktaş,Şampiyonlar Ligi B Grubu'nda 2.maçında kendisi gibi zor günler geçiren CSKA Moskova ile karşılacak.
Grupta Beşiktaş gibi ilk maçını kaybeden CSKA yaklaşık 20 gün önce teknik direktörlüğe Zico yerine J.Ramos'u getirmişti.Ligde Ramos yönetiminde ilk 2 maçını kazanan Rus ekibi,geçtiğimiz hafta sonunda Zenit'e 2-0 mağlup olurken oynadığı futbolla da eleştirilmişti.Grupta ise deplasmanda Wolfsburg'a Grafite'nin biri penaltıdan üç golüyle mağlup oldular.
Grupta her ne kadar şu an için konuşmak erken olsa da bu iki takımın Wolfsburg'a göre 2.lik yolunda dezavantajlı olduğunu söyleyebiliriz.O açıdan bu maçın önemi bir anlamda grup sonuncusu olmamak,yani en azından yoluna UEFA Avrupa Ligi'nde devam etmek anlamına geliyor olabilir.
Beşiktaş için ilk bakışta Devler Ligi'nde Lucescu dönemi hariç deplasmanda puanı bile olmadığı düşünülürse beraberlik iyi bir sonuç olarak görülebilir.Ben de grupta Beşiktaş'ın hedefinin Man Utd'den 1,CSKA ve Wolfsburg'dan 4'er puan almak olması gerektiğini düşünüyordum,ilk maçtaki yenilginin ardından gelebilecek ekstra bir puandan olduk ve bunu kapatabilmek için Moskova'dan mutlaka en az bir puanla dönmemiz gerekiyor.
CSKA'nın çok iyi durumda olmadığını,Vagner Love ve bence en önemlisi Zhirkov'u kaybettiğini düşünürsek,Beşiktaş'ın kadro kalitesi anlamında Moskova temsilcisinden kötü olmadığını düşünüyorum.Ancak tabi Beşiktaş da hiç iyi günler geçirmiyor.Ligde bu hafta maç yapmayan Beşiktaş 10 gündür dinleniyor ve akıllarda sadece bu maç var.Eğer sıkça kadro seçimi ve oyuncu değişikliklerinden dolayı eleştirmeme rağmen,motivasyon ve takımı hedefe hazırlama açısından çok başarılı bulduğum Mustafa Denizli takımı gerektiği gibi rahatlatıp maçın havasına soktuysa puan almak için çok da büyük sürprizlere gerek yok.
CSKA'nın hücum hattı tehlikeli gözükse de savunması için aynı şeyi söylemek çok zor, savunma oyuncularının çok ağır oyunculardan kurulu olması deplasmanda bizim işimize yarayacak önemli bir faktör.Bunu düşünerek Beşiktaş'ın özellikle ileri üçlünün kanatlarında oynayacak oyuncuları mümkün olduğunca hızlı ve kaleye direkt gidebilen oyunculardan seçmesini gerektiğini düşünüyorum.Bu açıdan Tello,Yusuf,Nihat gibi oyuncuların yerine S.Özkan,Holosko,Ekrem üçlüsünden ikisinin oynaması doğru olacaktır.Ortasahada ise son üç maçın aksine kesinlikle Ernst'in yanında Fink oynamalı.Takımın direncini yükseltmek ve oyunun temposunu elimizde tutabilmek için bence bu şart.
Rusya'ya 20 kişilik bir kadroyla giden Beşiktaş'ta kadrodan çıkarılacak iki isimden ilki İ.Toraman oldu.Henüz sakatlığını tam olarak atlatamayan ve maç eksiği bulunan Toraman'ın oynamaması sürpriz değil,diğer oyuncunun ise ya forvetlerden biri ya da Uğur olacağını tahmin ediyorum.Endişem ise bu ismin takımın tartışmasız sol beki olması gerektiğini düşündüğüm İsmail Köybaşı olma ihtimali.
CSKA Moskova'ya gelince muhtemelen tek santrfor olarak D.Kiev'den kiralanan genç Brezilyalı Guilherme oynayacak,arkalarında ise Krasic-Dzagoev-Mark Gonzales'ten kurulu bir üçlü olacak.Bu dört isim arasında Dzagoev Rus ekibinin gelecekteki en büyük yıldız adayı olarak gösteriliyor ancak benim en çekindiğim isimlerin başında Krasic var.Bu oyuncuların dışında ise bence sadece kaleci Akinfeev önemli bir isim.
Bu maçta alınacak bir puanın hem kulübün biraz olsun rahatlamasını sağlayacağı ve grup üçüncülüğü için önemli bir adım olacak olmasının dışında,hazır CSKA'yı bu şekilde yakalamışken neden galibiyet olmasın diye de düşünmüyor değilim.Galibiyet halinde hem 2.lik yolunda avantaj yakalmış olacağız hem de sezon başından beri esen kara bulutlar dağılacak ve takımın kendine gelmesi için uygun bir ortam yakalanmış olacak.
Mustafa Denizli'nin yine taraftarlara sürpriz yaşatacak tercihler yapmaması ve G.Saray maçında Rüştü'nün yaptığına benzer akıl almaz bireysel hatalar yapmamamız halinde CSKA karşısında kaybedeceğimizi düşünmüyorum.Takımların oyun karakterleri ve Şampiyonlar Ligi'nin genel yapısı düşünüldüğünde öne geçmemiz halinde bu skoru korumamız çok yüksek bir ihtimal olarak gözüküyor,ancak tabi aynı şey CSKA için de geçerli.Oyunun berabere gittiği anlarda deplasmanda olduğumuzu ve CSKA'nın üç puana bizden daha fazla ihtiyaç duyduğunu unutmadan ancak oyunun kontrolünü de onlara bırakmadan oynamamız halinde öne geçme fırsatları yakalayacağımıza eminim.Takımın neredeyse 1.5 aydır gol atamadığını ve bu serinin elbet bir yerde kırılacak olduğunu düşünürsek o maçın bu maçın olmaması için hiçbir sebep yok.
Savunmada Sivok-Ferrari,önlerinde de oynaması halinde Fink-Ernst ikilileri en sağlam ve güven veren hattımız oluşturuyor ve bu da bir çok Beşiktaşlının içini en azından savunma konusunda rahatlatıyor.Bir kadro tahmini yapmak gerekirse bence bu maça çıkması gereken 11 şöyle olmalı;
Hakan-İ.Kaş,Sivok,Ferrari,İsmail-Ernst,Fink,Ekrem-Holosko,Nobre,S.Özkan.

Bu 11'le hem savunmada biri hücumcu biri savunmacı diyebileceğimiz iki bekimiz,orta sahada tamamı pres yapan,alan daraltan üç oyuncumuz ve ileri üçlünün sağında ve solunda kontrataklarda çok etkili olabilecek oyuncularımız olacak.Bu kadronun çıkması halinde takım savunmasına zarar verebilecek hiç bir oyuncu olmadığı gibi,ortasahada Fink ve Ernst'in uzaktan şutlarla,Ekrem'in de yapacağı muhtemel sürpriz koşularla gol tehlikesi olabilir.Aynı şekilde İsmail de gerek S.Özkan'la yapacağı ikili oyunlarla,gerekse de Nobre'ye keseceği net ortalarla hücuma önemli katkı verebilir.
Oyunun ilerleyen dönemlerinde ise bu kadronun oyun kontrolünü ele alamadığı ya da pas yapmakta zorlandığı anlar olursa Tello ya da Tabata,maçın sonlarında mutlak gole ihtiyacımızın olması halinde de Nihat ya da Bobo oyuna girebilir.

Beşiktaş'ın belki de son dönemde bir galibiyete hatta tek bir gole hiç bu kadar ihtiyacı olmamıştı,bu kadronun gösterebileceği vasat performansın bile şu ana kadarkinden çok daha yüksek olduğuna halen inanıyorum ve Beşiktaş'ın yarın akşam CSKA Moskova'ya kaybetmeyeceğini düşünüyorum.
Golsüz geçen günlerin ...

23 Eylül 2009 Çarşamba

Atl.Madrid: Yine Olmuyor


Beşiktaş için ne zaman acaba dünyada taraftarlarını bu kadar çok üzen başka bir takım var mıdır diye düşünsem aklıma Atl.Madrid geliyor ve halimize şükrediyorum.
Atl.Madrid benim Beşiktaş'ı bir kenara bırakırsak Arsenal'den sonra en sevdiğim takım ama yıllardır taraftarlarının beklediği başarılara ulaşamıyor.
Benim Atl.Madrid'e sempati duymamın sebebi aslında biraz ilginç bir nedene dayanıyor.Yıllar önce A.Madrid'in İspanya'nın en çok şampiyon olan 3.takımı olduğunu,şampiyonluk sayısının 9 olduğunu ve kuruluş tarihinin 1903 olduğunu öğrenince kendi aklımca Beşiktaş ile Atl.Madrid arasında bir bağ kurmuştum,tam da bunu öğrendiğim sezon olan 1999-00 sezonunda A.Madrid küme düştü ve 2 sezon La Liga'dan uzak kaldı.
Atletico Madrid'e olan sempatim arttıkça kulübü biraz daha yakından incelemeye başladım ve bazı ilginç benzerliklerle daha karşılaştım.Atletico taraftarları da kendilerine halkın takımı diyorlar ve İspanya'nın en ateşli taraftar grubu olarak ön plana çıkıyorlar,belki de onlar da Beşiktaşlılar gibi takımları ne kadar başarılı olursa olsun popülerlik açısından R.Madrid ve Barcelona'nın arkasında kalacaklarını biliyorlar.
2002-03 sezonunda tekrar La Liga'ya çıkan A.Madrid uzun bir süre orta sıralarda takıldı ve bu sürede F.Torres'ten başka da parıldayan futbolcuları yoktu,sürekli transfere çok para harcıyorlar ama başarısız oluyorlardı,derken 2007'de F.Torres Liverpool'a satıldı ve takım Agüero-Forlan ikilisinin çabalarıyla ilk 4'e girerek Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı kazandı,kulüp yavaş yavaş toparlanıyordu sanki.
Ancak 2008-09 sezonunda yükselişe devam etmek şöyle dursun takım zar zor 4.olabildi,Ş.Ligi'nde ise Liverpool maçlarındaki hakem hataları yüzünden grup liderliği şansını kaçırdılar ve 2.turda Porto'ya elendiler.
Bu sezon ise şu ana kadar işler tek kelimeyle berbat gidiyor.Ş.Ligi'nde ilk maçta sahasında Rum takımı Apoel ile 0-0 berabere kalan A.Madrid,ligde de son 2-2'lik Almeira beraberliği ile 4 maç sonunda 2 puanda kaldı.
Tahminim bir teknik direktör değişikliği daha yaşayacakları yönünde.Yıllardır yüksek bir hücum gücüne sahip olan, Simao-Agüero-Maxi önlerinde de Forlan ile her takıma korku yaşatabilecek olan Atl.Madrid'in savunmasının hali ise yıllardır işler acısı.O bölgeye alınan futbolcular kim olursa olsun başarısız oluyorlar.
Barcelona'nın akıl almaz performansının dışında bu sezon R.Madrid'in de güçlenmesiyle birlikte ilk 2'ye girmesinin çok zor olduğunu düşünüyordum A.Madrid'in ama bu kadar kötü bir başlangıç da beklemiyordum.
Bence kadro kalitesi ve taraftar desteğini düşününce Sevilla,Valencia ve Villarreal gibi takımların kesinlikle önünde olması gereken bir takım Atletico Madrid.
Umarım bir an önce toparlanırlar ve 1996'dan beri şampiyonluk göremeyen taraftarlarını mutlu edebilirler.

20 Eylül 2009 Pazar

Beşiktaş 0-1 Kayserispor:Arkası Gelmez Dertlerimin...

Ligde 6.hafta geride kaldı ve Beşiktaş'ın maç başına gol ortalaması 0.5'e puan ortalaması da 1'e düştü.Kaybedilen son iki maçta fena oynamamış olan Beşiktaş bu akşam Kayserispor önünde hayal kırıklığı yarattı ve artık lige havlu attı.Bu yenilginin ardından birşeylerin düzelmesi ve işlerin tekrar lig için yoluna girmesi çok çok zor gözüküyor.
Maç öncesi tribünlerdeki hava insanın içini karartıyordu ve Beşiktaş öne geçemezse her geçen dakika yaz aylarında Kayserispor ile yaşanan problemi ve Kayserispor'un aşırı anti futbolunu da düşününce işlerin daha da olumsuz bir hale geleceği belliydi ve öyle de oldu.
Takımın iç açıcı olmayan kısır oyunu,Kayseri'nin zaman geçirmesine prim tanıyan Bünyamin Gezer'i de düşününce maçın gideceği anlaşıldı.
Aslında bu maç için bence söylenecek çok fazla bir şey yok.Daha çok Beşiktaş'ın nasıl düzeleceğini tartışmak lazım bence.Mustafa Denizli'nin gitmesinin en azından daha Şampiyonlar Ligi maçları devam ederken hiç bir yararının olmayacağını düşünüyorum ancak Denizli'nin de bazı yanlışlarını düzeltmesi gerekiyor.Sürekli değişen oyuncu tercihleri ve oyuncuların hangi mevkide oynayacaklarını bilememeleri de sorunların artmasına sebep oluyor.
Takımın kadrosunun kötü olduğunu düşünmüyorum ama birbirleriyle uyum sağlaması zor olabilecek oyuncuların aynı anda oynaması da hücumda büyük problemlere sebep oluyor.
Gelecek hafta Ankaraspor'la oynanması gereken maçın oynanmayacağını düşününce Beşiktaş'ın önündeki ilk maç 10 gün sonraki CSKA deplasmanı olacak ve o maç belki de sezonun en önemli maçı olacak.Artık tek hedef bence Şampiyonlar Ligi'nde grup sonuncusu olmamak ve bunun içinde Rusya'dan puanla dönmek gerekiyor.
Ayrıca her ne kadar fazlasıyla haketmiş olsalar da Hurma'ya ve hakeme yönelen tepkilerin yerine Demirören'e tepki ve istifa söylemleri daha erken yapılmaya başlansaydı keşke diye düşünüyorum.

15 Eylül 2009 Salı

Saldır Beşiktaş'ım Oleeeey

Zaman geçmek bilmiyor,akıllarda yine bir Şampiyonlar Ligi maçında İnönü'de bir deve karşı,Manchester United'a karşı destan yazmak var.
Şu an okuldayım ve bir an önce maç saatinin gelmesini bekliyorum,biz 32000 kartal her zamanki gibi elimizden gelenin en iyisini yapacağız,sahadaki kartalların da aynısını yapacağından kuşkum yok,varsın olsun onlar Man.Utd. olsun,biz burada Barcelona'ya top göstermeyen takım değil miyiz,Liverpool'u deviren takım değil miyiz...
Bu galibiyete çok ihtiyacımız var hadi Beşiktaş'ım güldür yüzümüzü, Saldır Beşiktaş'ım Oleeeey...