15 Haziran 2009 Pazartesi

Şampiyonun Öyküsü

Şampiyonluktan uzak olmanın yanında çeşit çeşit çalkantılarla geçen 5 sezonun ardından 2008-09 sezonu başlarken Beşiktaş, taraftarlarının çoğuna güven vermiyordu.Çoğunluğun beğenmediği Ertuğrul Sağlam'la sezona başlayacak olmak,yurtdışı kampında yaşanan terlik kavgası,özellikle rakiplerden G.Saray'ın yaptığı transferler yine hayal kırıklığıyla sonuçlanabilecek bir sezon işaret ediyordu sanki birçok Beşiktaşlıya.
Ben bu çoğunluğun içinde değildim,bir önceki sezon 3.olan takımın çok küçük farklarla şampiyonluğu kaçırmış olması(ki hakem hatalarının da etkisi olmuştu), kadrodan kayıp verilmemesi bu sezon sanki birşeyler olacak diye inanmamı sağlıyordu.
4-2-3-1 sistemiyle sezona başlayan Beşiktaş, 2-0 geriye düşse de iyi oynadığı bir Antalya maçını kazanıyor ardından da fena skorlar almadan namağlup yoluna devam ediyordu.Yine de bir büyük takımın nasıl olur da tek forvetle oynamak gibi bir korkaklık yaptığı konuşuluyordu.Ertuğrul Sağlam elinden geldiğince rotasyon yapmaya çalışıyor rakiplerden özellikle F.Bahçe'nin kötü başladığı sezon Ekim ayına kadar güzel ilerliyordu.Ancak İnönü'de zar zor kazanılan M.Kharkiv maçının rövanşı aslında kulübün hala patlamaya hazır bir bomba olduğunu gösteriyordu.4-1 lik yenilgi Beşiktaş'ın 9 sene sonra Avrupa'ya bu kadar erken havlu atmasına yol açıyor, başkan Demirören adeta yaptıklarıyla Ertuğrul Sağlam'ı istifaya zorluyordu.Sağlam çok dayanamadı ve Hacettepe maçının ardından 6 maçta 14 puanla Beşiktaş'tan ayrıldı.
Arkasından göreve getirilen Mustafa Denizli ilk anda birçok kişiyi görüş ayrılığına düşürmüştü,yine de kısa vadeli başarı için bence Lucescu'dan bile uygun bir isimdi.Denizli ile Beşiktaş enteresan bir 3lü savunma uygulamaya çalışmış ve üstüste puan kayıpları yaşamıştı.Gerek fena olmayan oyunlar gerek de halen G.Saray ve F.Bahçe'nin önünde bulunmaktan dolayı Sivas-Kayseri-Bursa maçlarında yaşanan kayıplar çok dert edilmemişti.Ancak Kadıköy'de kaybedilen sezonun ilk derbisiyle birlikte taktik açıdan da Denizli tartışılmaya başlanmıştı.Sonraki hafta belki de sezonun en kötü oyunuyla gelen Ankaraspor yenilgisi tribünlerde de homurdanmaların ciddi şekilde başlamasına sebep olmuştu.Devre arasından önceki son maç olan G.Saray deplasmanı öncesi Beşiktaş ne kadar sıkıntılı ise sarı kırmızılılar da o kadar rahat ve kendine güvenliydi.Beşiktaş genelde olduğu gibi Ali Sami Yen'de yine kaybetmiş,hakem kararları çok tartışılmıştı.Beşiktaş ise 16.haftanın ardından liderin 6 puan arkasında ancak 6.sıradaydı.
Artık şampiyonluğa inananlara deli gözüyle bakılmaya başlanmış,Denizli ile ilgili eleştiriler dalga geçme boyutuna varmıştı ki Denizli'nin meşhur 26.hafta sözü geldi,camia az da olsa yatıştı.Bu arada 4-2 lik derbinin ardından son yıllarda alışık olduğumuz şekilde yine Beşiktaş yönetimi ile hakemler arasındaki hava giderek soğumuştu.Taraftarlar ise özellikle LigTv ve Büyüka-Toroğlu ikilisine tepkiliydi.Devre arasındaki transerlerden Ernst'e kimsenin söyleyecek bir sözü yoktu ancak genç Aydın karşılığında alınan Yusuf daha gelmeden eleştiriliyordu.Bu arada takımın en çok eleştirilen isimlerinden olan kaptan Delgado İtalya'da ameliyat olmuştu ve bir kaç hafta oynayamayacaktı.Beşiktaş 2.yarıya bu şartlarda başlıyordu.
Toplam 2 golün atıldığı 3 maçta alınan 7 puan sadece kendi aralarında maçlar yapan rakiplere biraz yaklaşmak açısından değerliydi.Sonrasında ise mutlak 3 puan için çıkılan Trabzon maçı vardı.Beşiktaş İnönü'de sezonun en iyi futbolunu oynamış ancak Trabzon tek tehlikesinde golü bulup evine 1 puanla dönmüştü.20.hafta itibariyla siyah-beyazlılar halen zirvenin 6 puan arkasındaydı.Bu sırada ilk yarının sonunda üstüste galibiyetler almaya başlayan ezeli rakiplerde de durum pek iç açıcı değildi.Beşiktaş, Sivas deplasmanı öncesi nispeten kolay bir 4 maçlık seriye başlıyordu ve taraftarlar da en azından Trabzon maçında oynanan futbolun verdiği ümit vardı.
Bu 4 maçlık serinin ilk ayağı Gaziantep deplasmanıydı.3-0'lık galibiyet herkesi sevindirmişti ancak hafta daha yeni başlıyordu,diğer maçlarda G.Saray,F.Bahçe ve Trabzon yenilgiler almış hatta sene başından beri bir çok kişinin en büyük favorisi olan G.Saray'da Skibbe'nin görevine son verilmiş ve Bülent Korkmaz ile anlaşılmıştı.Beşiktaş'ın en kötü olduğu dönemde bile şampiyonluğa inanan ama sürekli olarak da sadece G.Saray'dan çekinen biri olarak Bülent Korkmaz'ın gelişine oldukça sevinmiştim.Serinin devamında çok zorlu geçen ve şampiyonluk habercisi olarak düşünülebilecek bir İstanbul BB galibiyeti ardından da Hacettepe ve G.Birliği'nden alınan 3er puanlarla Beşiktaş 2.liğe kadar yükselmiş ve lider Sivasspor'la aradaki farkı da 1 e indirmişti.En iyimser taraftarın bile beklentilerini aşan bir 4 haftaydı bu.Alınan 12 puanın haricinde 4 rakip toplam 23 puan kaybetmişti.En önemlisi de kulüp tamamen havaya girmişti.
Son 10 haftaya girerken Beşiktaş'ta yüzler gülüyordu ancak daha hiçbir şey bitmemiş,takım liderliğe bile yükselmemişti.Bunun içinse elimize gelen çok önemli bir fırsat vardı;Sivasspor deplasmanı.Alınacak bir galibiyet sadece 3 puan değil aynı zamanda psikolojik olarak da büyük bir etki yaratacaktı ancak maç 1-1 bitti.İki takımın da bu 1 puana üzülmeyeceğini tahmin etmek zaten maç öncesi de çok sürpriz olmazdı fakat bu ikiliyi takip eden 3 takım haftayı mağlubiyetlerle kapayınca 25.hafta da bu ilginç sezonu en iyi özetleyen haftalardan olarak tarihe geçiyordu.Sonrasında alınan 2 galibiyet liderlik için yeterli olmazken Kocaeli'deki 2.golün ardından özellikle kulübede yaşanan sevinç de yine bizler için şampiyonluk habercisi oluyordu.Bu sırada Yusuf da takıma ağırlığını koymaya başlamıştı.Bir sonraki hafta tekrar ele geçen liderlik şansı bu kez de içerdeki Bursa maçında tepilmişti.Gözler 29.haftadaki Sivas-Trabzon maçına çevrilmişti ve bizler Trabzon'dan en az 1 puan bekliyorduk ancak hiç de beklediğimiz gibi gitmedi işler.Sivas 2.yarının en iyi futbolunu oynayarak 3-0 kazanırken Trabzon'da Ersun Yanal dönemi sona ermişti.Beşiktaş ise bu haftayı zorlu Eskişehirspor deplasmanından aldığı 3 puanla kapamıştı.Haftanın olayı ise Yusuf'un yaptığı muhteşem asistti.Son 5 hafta öncesi Beşiktaş,Sivas'ın 1 puan arkasında takibe devam ederken sıra artık derbilere gelmişti.
Hayal kırıklıklarıyla devam eden bir sezonda birçok eksikle İnönü'ye gelen Fenerbahçe, Beşiktaş karşısında son yıllarda derbi maçlarındaki üstünlüğüne ve rahat olmalarına güvenirken Beşiktaş neredeyse fark peşindeydi.Gündüz bölümünde Sivas'ın da yenilmesiyle birlikte Beşiktaş cephesinde şampiyonluk şarkıları söylenemye başlanmıştı bile.Ancak İnönü'yü dolduran 30000 kişi büyük bir şokla sahadan ayrılıyordu,Beşiktaş Fenerbahçe'ye 2-1 kaybederken oynadığı futbolla da ayrıca bizleri kahrediyordu.Şimdi önümüzde 2 Ankara deplasmanı ve arasında İzmir'de oynayacak bir Türkiye Kupası finali vardı.
31.hafta ile birlikte artık maçlar aynı saatte oynanmaya başlamıştı.Beşiktaş Ankaraspor'u 4 golle geçerken Sivas sahasında 1 yıl sonra düşmeme mücadelesi veren İstanbul BB'ye 2-1 kaybediyor ve Beşiktaş beklenmedik şekilde zirveye çıkıyordu.İzmir'de ise 10 gün öncesinin rövanşı vardı.Beşiktaş bir 4 gollü galibiyet de Fenerbahçe önünde alıyor ve sezonun ilk kupasını müzesine götürüyordu.Bu maçla birlikte Beşiktaş Fenerbahçe önündeki 6 maçlık yenilgi serisini bitiriyor,sezonun ilk derbi galibiyetine uzanıyordu.Fenerbahçe ise Türkiye Kupası'nı yine çok yaklaşmasına rağmen kaybediyordu.Ardından Beşiktaş tekrar Ankara'ya döndü,A.Gücü'nü de 3-1 yendi ve G.Saray derbisini beklemeye başladı.Akıllar 100.yıldaydı ve beklentiler yine 33.hafta İnönü'de oynanacak olan G.Saray derbisi ile ilan edilecek şampiyonluktaydı.
3 hafta önce Fenerbahçe'ye kaybedilen maça benzer bir maç oldu,sadece Beşiktaş bu kez şanslı olan taraftı ve kötü oynadığı maçı 2-1 kazanmıştı.Galibiyet ve artık çok yakın olan şampiyonluk ilk maçın aksine bu sefer hakem konuşulmasını engellemişti.Sivas ve Trabzon'un da kazanmasıyla birlikte artık iş son haftaya kalmıştı.İddiasız bir Denizlispor karşısında alıncak 3 puan Beşiktaş'ı şampiyon yapacaktı.
Denizli'de sakat Delgado ve cezalı Yusuf'tan yoksun olan Beşiktaş Tello'yu da sakat sakat oynatıyordu.Ancak Tello bu duruma 43 dakika dayanabildi.2.yarıda oyuna giren İbrahim Üzülmez, Mustafa Denizli tarafından 1 yıl aradan sonra kaptanlık pazuandına kavuşurken siyah beyazlılar sahadan 2-1 galip ayrılarak 6 yıl aradan sonra şampiyon oluyordu.
Daha bu şampiyonlukla ilgili yazılacak çok şey var ancak bu haliyle bile uzun olan yazıyı burada bitiriyorum.

1 yorum:

Hakan dedi ki...

Bir film şeridi gibi bütün sezonu objektif biçimde zihnimizde tekrar canlandıran gökhan arkadaşa teşekkürler...Yazıda ise şampiyonluğun uzun bir maraton olduğu ve inanmanın bu yoldaki baş destekçi olduğuna dikkat çekilmiş..Çevreden duyduğumuz haspel kader,güç bela gibi terimlerle şampiyonluğun şerefini gölgelemeye çalışanlar aslında içlerinde diğer sezon için müthiş bir nefret barındırmaya başlamışlar bile..Beşiktaş'ın şampiyonluğunu kutlar yazı için ise tebriklerimi sunarım.....