30 Haziran 2009 Salı

Beşiktaş'taki Genç Yetenek Problemi

Son yıllara bakınca büyük umutlarla alınan ya da altyapıdan çıkan genç futbolcularımızdan bir türlü beklediğimiz katkıyı alamıyoruz.Bu durumun sebepleri olarak gereğinden fazla beklentiler içine girmemiz,oyuncuların sanıldığı kadar potansiyelli olmamaları,profesyonellikten uzak davranışları,taraftarın sabırsızlığı ve teknik direktörlerin yanlış tercihleri olabilir.
Hatırladığım bu tarz ilk örnek 1998 yılında G.Antep'ten alınan Ayhan.Sanırım 8.5 milyon $ gibi bir bonservis ücreti ödenen Ayhan sürekli bu yüksek bedelin altında ezildi.2 ofansif ortasaha oyuncusunun birlikte oynayıp oynayamayacağı problemi de ortaya çıkınca doğal olarak Mehmet Özdilek'in arkasında kaldı.Vurdumduymaz oyunuyla birlikte taraftarların büyük tepkisini çekti ve 3 yıl sonra Galatasaray'a gitti.Ancak orada adeta futbol anlamında kişik değiştirdi ve bambaşka bir stilde oynamaya başladı.8 yıldır Galatasaray'a önemli katkı yapıyor.
Daha sonra altyapıdan çıkan Tunç ve İlhan Şahin vardı ancak onların çok iyi yerlere gelmeleri zaten pek beklenmiyordu,dolayısıyla kaybolup gitmeleri çok da garipsenmedi.Yine 100.yılda ortaya çıkan Ali Cansun ve Eser de bu kategoriye giriyor.
2003'te Okan Koç başta olmak üzere genç oyuncular alındı.Ümit milli takımla İngiltere deplasmanında oynadığı oyun ve Avrupa'nın birçok dergisinde geleceğin en önemli kanat oyuncuları arasında gösteriliyor oluşuyla belki en çok beklenti onun üzerindeydi.Ancak o da İstanbul'a gelip işini unutanlardan oldu.Sinan Engin'in onu gece kulübünden çıkarken görüp telefonla aradıktan sonra Okan'ın evdeyim demesi de silinmesine yol açtı.Fazla şans bulamadığı düşünülse de tarihimizin en iyi futbolunu oynadığımız 2003-04 sezonunun ilk yarısında Chelsea ve Fenerbahçe deplasmanlarında ilk 11 çıktığını hatırlıyorum.Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra da kendini toparlayamadı ve son olarak Bank Asya'dan da düşen Sakaryaspor'da görüldü.
Okan Koç takımdan giderken Altay'dan İbrahim Akın geliyordu.Del Bosque'nin prensi de ilk maçlarından sonra yeni yıldızımız diye görülmeye başlandı.Daha sonra ise psikolojik sorunları,Ailton'a vermediği paslar,at yarışı sevdası gibi sebeplerle gözden düştü ve İst.Bş.Bld'ye satıldığında herkes ''kurtulduk'' demek durumunda kalmıştı.
Çok kötü giden 2005-06 sezonunun devre arasında gelen Gökhan Güleç,yarım sezonda attığı gollerle göklere çıkartılmış hatta Ibrahimovic benzetmeleri bile yapılmıştı.Bir sonraki sezonu ise ancak 1 golle tamamladı ve Denizlispor'a gönderildi.
2005 yılının Kasım ayında takıma gelen Jean Tigana'dan geçmiş kariyerine baktığımızda herkes umutluydu genç oyuncuları bulup Beşiktaş!a kazandırma konusunda.Beklendiği gibi 2006 yazında artık takımdaki görevi bitmiş olan Sergen,Tümer,A.Hassan,Pancu,Cordoba,A.Dursun gibi isimler gönderilmiş yerlerine Burak,S.Kurtuluş,Fahri ve Bobo gibi gençler alınmıştı.
Bunların içinde İnönü'de oynadığı ilk maçla göklere çıkarılan Burak aynı zamanda en hızlı düşüşü yaşayan oldu.Eliyle topu önüne alıp gol attığı Konyaspor maçıyla birlikte çok çabuk düşüşe geçti.Sürekli kendini yere atmasıyla da taraftarları çıldırtma noktasına geldi ve o da aynı İ.Akın gibi gidişiyle taraftarları sevindirdi.
Ancak Burak bu şekilde düşüşteyken parlayan bir oyuncu vardı.Serdar Kurtuluş Beşiktaş'a geldiğinde henüz Süper Lig'de maç yapmamış 19 yaşında bir sağbekti.Üstüste 2 maç önce Koray sonra Kleberson'un omzu çıkınca biraz da mecburiyetten Tigana onu önlibero oynattığında herkes oldukça şaşırmıştı.19 yaşındaki bu genç hiç alışık olmadığı mevkide önceleri biraz sallanmış ama sonrasında sürekli gelişen bir performans sergilemişti.Sezon sonuna kadar formayı bırakmayan Serdar belki de Kleberson'un takımdan kaçmasına da sebep olan oyuncuydu aynı zamanda.Önnde oynayan Delgado ve Ricardinho'nun açıklarını kapayan Serdar bitmek bilmeyen mücadelesiyle taraftarın gözbebeği oluyordu.Bu müthiş yükselişiyle sezon sonunda Brezilya ile oynanan hazırlık maçında ilk kez A Milli formayı da sırtına geçiriyordu.Fransa'nın Rennes takımı da Serdar'a 6 milyon €'luk bir teklifte bulunuyordu.
Ancak bir sonraki sezon göreve gelen Ertuğrul Sağlam daha takımla antrenmana bile çıkmadan herkes kendi yerinde oynayacak diyerek Serdar'ı sağbeke hapsedeceğini gösteriyordu.Ligin ilk maçlarında bir sorun yoktu.Serdar Kurtuluş adaşıyla beraber sağ kanadı iyi kullanıyor, Beşiktaş 90 dakika boyunca sayısız orta yapıyordu.Ne olduysa Marsilya'da oldu.Çok hızlı ve güçlü bir oyuncu olan Niang karşısında Serdar 15-20 dakika içinde pes etti.Kan şekeri düşen Serdar oyundan alındı ve bir daha sezon sonuna kadar üstüste 3 maç yapamadı.
2008-09 sezonuna da sağ bek başlayan Serdar bir türlü ilk sezonundaki gibi oynayamıyordu.Ertuğrul Sağlam'ın yerine gelen Mustafa Denizli de onu sağ tarafta kullanıyordu.Kayseri deplasmanında yaptığı büyük hatanın ardından Denizli'nin gözünden düştü ve İsmail Köybaşı transferinde takas malzemesi olarak Gaziantepsor'a verildi.Her ne kadar 2 yıldır yüksek performans gösterememesinde kendi hataları da rol oynasa da Serdar'ı diğer gençlerden çok daha farklı bir yere koyuyorum.Diğerleri gibi şımarık,burnu havada olmayan,saha içinde son derece centilmen olan Serdar Kurtuluş üstünde durulsa çok çok iyi bir önlibero olabilecekken ağır bir futbolcu olmasına rağmen bek olarak oynatıldı ve ne yazık ki Beşiktaş'tan ayrıldı.
Bir diğer Serdar'la ilgili düşüncelerim ise neredeyse %100 farklı.İlk olarak 2003 yılındaki yaz kampında 16 yaşındayken ortaya çıkan,1 yıl sonra Del Bosque döneminde 2 lig maçında oynayan Serdar Özkan daha sonra kiralık olarak A.Sebat ve Samsun'da oynadı.2007 yılında Beşiktaş'a geri döndüğünde 20 yaşındaydı.
O da 1 yıl önceki Burak gibi İnönü'de ilk maçında taraftarı büyüledi.Sağ kanatta başladığı sonra sola geçip,forvet arkası olarak bitirdiği Sheriff maçından sadece 1 ay sonra Macaristan karşısında milli formayla tanıştı.Daha sonra ise onun da düşüş dönemi başladı.G.Saray maçında Tello'ya yaptığı asistten sonra sevinmemesi,Liverpool galibiyetinden sonraki açıklamaları ve saha içindeki her olayda adeta sürekli dayak yer durumuna düşmesi ile o da geri dönülmesi zor bir yola girmişti.Daha sonraları sigara içtiği fotoğrafları da ortaya çıkan Serdar bu sezon ise tamamen bir hayal kırıklığı oldu.Şu an için heralde takımda kalmasını isteyeceklerin oranı %10'u aşmaz.

Bütün bu güzel başlayıp hayal kırıklığıyla biten genç yıldız adaylarının serüvenlerinden sonra ister istemez gözümüz İsmail ve Rıdvan'da oluyor.
Özellikle çok pahalıya gelen,daha çok beklenti olan ve mevkisi itibariyle de Beşiktaş'ta bir bakıma lanetli gibi gözüken bir yerde oynayacak olan İsmail'in diğerleri gibi olmaması için yönetim,teknik heyet,taraftarlar ve Beşiktaşlı spor yazarlarının herşeyi yapması gerekiyor.
Taraftarların zaten tek korkusunun önceki gençler gibi İstanbul'a gelip kendini kaybetmesi olacağını İsmail'in ilk röportajından sonra yapılan yorumlardan anlayabiliyoruz.
Herkes İsmail'in eğitimli,terbiyeli bir genç olduğunu söylerken aslında öyle olmasını ve yeteneğini kişiliğiyle de birleştirerek Beşiktaş'a uzun yıllar boyunca hizmet etmesini bekliyor.Tabi aynı şeyler Rıdvan Şimşek için de geçerli.
Umarız bu sezon takıma katılan İsmail ve Rıdvan yeni bir devrin başlangıcının sembolü olur ve bundan sonra transfer edeceğimiz genç oyuncular beklediğimiz performansı gösterir.En azından eğer başarısız olacaklarsa da bunun sebebinin sadece Beşiktaş'ta başarılı olmalarına yetmeyecek yetenekleri olduğuna inanalım.Yeter ki saha dışı etkenlere takılmayıp,ellerinde geldiğince futbollarını oynasınlar...

2 yorum:

yalçın dedi ki...

futbolcuların özel hayatından kaynaklanan sorunlar tamamen türkiye deki altyapıdaki eğitim eksikliğinden kaynaklanıyor.futbolculara topa vurmayı öğrettikleri kadar nasıl yaşancağınıda öğretmeleri gerekir.

Gökhan dedi ki...

altyapı hocaları genellikle pek fazla tecrübesi olmayan insanlardan seçiliyor türkiye de.
bu durum sanırım sadece bize özgü birşey.
gencecik futbolcu adaylarına nasıl yaklaşacağını bilmeyen adamların onlara hocalık yapması yanlış.
ama sadece suçu onlara da atmamak lazım.
18 yaşına girmesine 2-3 hafta kalmış bir insan maçtan önceki gece 3-4'e kadar dışarıda olamayacağını kimse söylemese de bilmek zorunda.
ya da ne bileyim atlarla bu kadar fazla ilgilenirse futboldan uzaklaşacağını öngörebilmeli en azından daha önceki örneklerden ders çıkarabilmeli.
sonuçta aşağı yukarı bütün altyapı hocaları birbirine denk insanlardır.
ama aynı takımdan çıkan oyuncularda bile bazen çok büyük farklar olabiliyor.
onuçta bence herşey futbolcuda bitiyor.